Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Haziran, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

8. Sayımız: Taklit

           Taklit... İlk söylendiğinde akla yalnızca "taklit etmeyi" getiren fakat hayatın içine bakıldığında çoğu yerde bulunan davranış ve bir olma hali. Taklit ederek öğrenen insanoğlu, taklit etmekle hastalanan kişiler, taklit için yaratılmış ayna nöronlarımız, toplumun birbirine uyması ve daha nicesi. Bu sayımızda da "Taklit"i her yönüyle ele almaya, sizlere sanattan nörolojiye kadar hayatımızda olan taklitleri anlatmaya çalıştık. Umarız sizlere yine güzel bilgiler sunabilmişizdir. Biz ve yazarlarımız yeni sayımız Taklit'le karşınızdayız. İyi okumalar dileriz :) Editörler:  Ceren Öztürk &  Elif Büşra Bozali &    Sena Karataş

Toplumsal Bilginin Kaynağı: Uyma Davranışı

İnsan... Toplumun içinde var olan özel ve biricik varlık...  Büyük resmin içindeki farklı renkler gibi eşsiz lakin bir araya gelince bir bütündür insan. Toplumla bağlantılı, toplum içinde yaşama ihtiyacı duyan sosyal bir canlıdır. İnsanla toplum iç içe olan, birbirini etkileyen ve birbirinden etkilenen bir sistemdir. Dolayısıyla insanın sahip olduğu davranışlarının çok büyük kısmı da sosyaldir. Örneğin; yolda yürüyen bir kişi kaldırımda duran birinin ona dikkatle baktığını hissederse fark ettirmeden üzerine çeki düzen verebilir. Yürüyüşüne daha çok özen gösterebilir ya da üç arkadaş sohbet ederken izledikleri tiyatro ile ilgili fikirlerini söyler. İki kişi beğendim dedikten sonra üçüncü arkadaş da sıkıcı bulmasına rağmen tiyatroyu beğendiğini söyler. Bunun sebebi tam olarak sosyal etkidir. Sosyal etki, kişinin tutum ve davranışlarının diğer insanların varlığından etkilenmesidir. İnsanlar taşıdıkları tüm farklılıklara rağmen birbirlerine oldukça da benzemektedirler. Sosyal etki topl...

Taklitler Aslını Besler

Yalnızca birkaç sene önce sevdiğim dostlarım ve bir dolu kitapla Moda’da bir kafede otururken sanat eserinin özel oluşu hakkında bizce kaliteli bir sohbet gerçekleştirdik. Bir taraf sanatın sanat oluşunun sanatçıyla ilgili olduğunu savunurken öteki taraf sanat eserinin sanatçıya anlam yüklediğinden bahsetti. Sanat sanatçının gördüklerini taklit etmesi midir yoksa taklit edilmeye değer bir eser üretmesi midir? İster taklit diyelim ister ilham almak, bence her eser doğanın ve yaşamın içinden gelenleri yansıtmaktır. Doğduğumuz günden itibaren gördüklerimiz ve dokunduklarımız sanat tabanımızı doyurmaya başlar, böylece elde ettiğimiz birikimle eserler doğururuz. Mağara adamlarının duvarlara çizdiği hayvan resimleriyle başlayan sanat şimdilerde yapay zeka kullanılan arttırılmış gerçeklikle devam ediyor; artık sanatı yalnızca görmüyor, duyularımızla deneyimliyoruz. Peki büyük sanatçılar eserlerini nasıl üretiyor ve nasıl bu kadar önemli oluyorlar? Bu konu hakkında kişisel bir araştırmam yok f...

Taklit Hastalıktan Dayatılan Hastalığa Munchausen Sendromunun Analizi

İnsanı bedensel, ruhsal ve sosyal bileşenlerin bir bütünü olarak düşündüğümüzde, bu bütünlüğün korunması ve sürdürülmesi sağlıklı olmayı temsil etmektedir. Bu iyilik halinin ortadan kalkması ise hastalığı ifade eder. İnsanların hastalık davranışları, hastalığın akut veya kronik olmasından, hasta kişinin sosyo-ekonomik ve kişisel özelliklerinden etkilenebilmektedir. Sayılan bu özellikler aynı zamanda hastalığa karşı gösterilen psikolojik tepkilerin de belirleyicisi olabilmektedir. Hastalık yüzünden çekilen acı ve bu acının kişinin hayatında yarattığı etki, o kişinin psikolojik sağlamlığının düzeyine göre daha hafif veya daha şiddetli hale gelebilir. Psikolojik sağlamlık, kişinin yaşadığı zor durumlar karşısında ruh sağlığını koruyabilme kapasitesi ve bu durumlara “uyum sağlama yeteneği” (Öz ve Bahardır Yılmaz, 2009, s.83) olarak açıklanmaktadır. Psikolojik sağlamlığı etkileyen en önemli faktörlerden biri ise sosyal destektir. Kronik hastalığı olan kişilerle yapılan bir çalışmada, algı...

Kabul Etmek ve Karar Vermek Doğrultusunda ACT Nedir?

  Kabul Etmek ve Karar Vermek Doğrultusunda ACT Nedir? 1980’li yıllardan itibaren özellikle bilişsel-davranışçı ekolü ele alan bazı kuramcılar psikopatolojiye bütüncül olarak yaklaşmak gerektiği düşüncesi ile daha üst düzey çalışmalara yoğunlaşmış, insan davranışını anlamaya çalışan kanıta dayalı modeller geliştirilmesi için uğraş sarf etmişlerdir. Yeni dönem yaklaşımlarının ana hedefi; psikopatolojiyi yapısal bir sorundan ziyade organizmanın çevresi ile etkileşimi çerçevesinde değerlendirmeleri, içsel yaşantılara yönelik – değiştirmeye çalışmadan- kabul tutumunu önemsemeleri, işlevselliği ön plana almaları, tanısal sınıflandırmadan ziyade klinik önemi olan davranışın analizine odaklanmaları sayılabilir. Yeni kuşak bilişsel-davranışçı terapiler veya “üçüncü dalga bilişsel davranışçı terapiler” de denilen bu yaklaşımların önde geleninin Kabul ve Kararlılık Terapisi (Acceptance and Commitment Therapy: ACT) olduğu söylenebilir.  ACT, hayatımızda sürekli tekrar eden olaylardan ziy...

İnsanı insan yapan şey: Taklit

İnsanı anlamlandırmak, hayata yön vermek ve kim olduğumuzu bulmak adına, insanı diğer canlılardan ayıran şeyleri hep konuşulmuş, tartışılmış hatta üzerine yazılar yazılmıştır. Son zamanlarda psikoloji biliminin de gelişim göstermesiyle insana olan merak artmaktadır. Psikoloji biliminin primatlar üzerinde yapılan deneyleriyle de aslında ne kadar benzeştiğimizi fark ederken, bir diğer yandan farklılıkları da araştırmaya konuldu. Bazıları insanı insan yapan şeyin düşünmek üzerine düşünebilmek olduğunu söylerlerken, bazıları iki ayağımız üzerinde durmamızla farklılık kazandığımızı, bazıları ise nesilden nesile akan kolektif bilgiler olduğunu söylerler.  Hüzünlü bir film ya da tiyatro oyununu izlerken gözlerinizden akan yaş ya da hissettiğiniz duygular, aşırı ekşi yemek yiyen birini izlediğinizde sanki siz yemişçesine yüzünüzde oluşan ifadeniz, sporcular bitiş çizgisine yaklaştıkça daha da hızlanmaya başlayan kalbiniz ya da biri dirseğini bir şeye çarptığında ve bir anda ağzınızdan çıka...

Frances: Tanı mı Taklit mi?

  “Bende mi bir sorun var diye düşünmeye başladım. Artık hiçbir şeyi anlayamıyorum. Ve bu bana acı veriyor. İnsanlara bakıyorum. Birbirini gerçekten seven var mı merak ediyorum. Beni özlüyor musun Harry?”        Psikoloji  elbette ki tarihinden de ayrı düşünülemez bir disiplin. Kısa ama yoğun tarihine  baktığımızdaysa ilk başlarında oldukça etik dışı uygulamaların varlığını görüyoruz. Frances filmi de tam bu döneme tutulan bir ışık. İnsanların doğal sorgulamaları, savaş, açlık karşısında acı çekmeleri, kendi hayatlarını oluşturmaları,  tanı almalarına neden oluyor. Filmde bahsi geçen ruh sağlığı merkezinde ise hastaların istismarından denek olarak kullanılmasına kadar her tür etik dışı davranışı görebiliyoruz.  Aynı yolda yürümeyen tüm insanların tek tek metalaştırılmasını seyrediyoruz. Bu çoğumuza çok uzak bir tarih olarak gelebilir. Artık elektro şoklar eskisi gibi değil, insan deneyleri, ruh sağlığı merkezlerinin iyileştiril...

OSB ve Taklit Becerisi

            Taklit, erken çocuklukla birlikte gelişen sosyal bir etkileşim becerisidir. Bu beceri, çocukların hem sosyal hayatında hem de yeni bilgi ve beceri kazanmalarında önemli rol oynamaktadır (Ingersoll, 2008b; Ingersoll ve Lalonde, 2010). Ayrıca, taklidin iletişimsel yönü ele alınırsa; ebeveyn- bebek arasındaki ilk etkileşim aracı olduğunu da söyleyebiliriz (Turan ve Ökçün-Akçamuş, 2013). Örneğin, bebekler karşılıklı gülümseyerek ya da çeşitli jest ve mimikler yaparak ebeveynlerinin çeşitli ses ve hareketlerini taklit ederler ve böylelikle aslında onlarla iletişime geçmiş olurlar.          Taklidin diğer bir işlevi olan öğrenmek ise, çocuklara fiziksel ve sosyal çevrelerini keşfetme şansı tanıdığı gibi bu çevrelerden çeşitli deneyimler öğrenmesini de sağlar. Bu öğrenme sadece sosyal değil aynı zamanda bilişseldir de çünkü taklit becerisinin denem- yanılma ya da problem çözme gibi ö...

Sosyal Gözlemci Olarak Çocuk

  “Öğrenme iki yönlüdür: çevreden öğreniriz ve çevremiz eylemlerimiz sayesinde öğrenir ve değiştirir”. –Albert Bandura Çocuğunuz beklemediğiniz bir davranışta bulunduğunda sık sık ‘Bunu yapmayı nereden öğrendin?’ şeklinde bir soru yöneltiyor musunuz?  Ya da kendinizi, kalabalık bir arkadaş ortamında otururken çocuğunuz hakkında ‘Daha önce hiç görmediği halde şöyle bir davranışta bulundu ve beni gerçekten çok şaşırttı.’ şeklinde şaşkınlığınızı dile getiren ifadeler kullanırken buluyor musunuz? O halde bu sürecin arka planına ve işlerin aslında nasıl ilerlediğine daha yakından bakabiliriz.  Öğrenme eylemi oldukça karmaşık bir süreç olduğundan, insanların nasıl ve neden öğrendiklerini açıklamak için birçok farklı psikolojik teori ortaya atılmıştır. Filmi biraz başa sardığımızda, insan davranışlarının mekanizmasını ve öğrenmenin temel dinamiklerini araştırma yolunda özellikle 1. Dünya Savaşı döneminde bazı önemli adımlar atıldığını görebiliriz. John B. Watson başta olmak üzer...

Davranışçılık

  Davranışçılık en genel tabiri ile 1. Dünya Savaşında ortaya çıkmış, insanda gözlemlenebilecek en tutarlı yapı olarak davranışı ele almış ve davranışların insan bilincinin yansıması olduğunu savunmuş psikoloji akımıdır. John Watson, İvan Pavlov, Edward Thorndike ve Frederic Skinner gibi ünlü isimler bu akımı geliştirmiş ve günümüze kadar getirilmesini sağlamıştır. Deneye önem verdikleri için psikolojiyi bilim haline getirmekte çokça katkıları oldukları önemli bir gerçektir.  Davranışçılığı ele alırken bu önemli isimlerin teorik çalışmalarını ve fikirlerini anlatmamız doğru bir yol gibi görünebilir. Öncelikle davranışçılık akımının kurucusu olarak da kabul edilen Amerikalı psikolog John Watson, öğrenme için pekiştirmeye ihtiyaç olmadığını savundu. Watson’a göre davranışlar doğuştan gelmez. Öğrenme çevrenin etkileri sayesinde gerçekleşir. Öğrenme için tekrar bitişiklik ve uyaranın tekrarı önemliydi.  Bu sayede koşullu veya koşulsuz uyarıcıların ne kadar sık tekrar ederse ö...