Ana içeriğe atla

Toplumsal Bilginin Kaynağı: Uyma Davranışı



İnsan... Toplumun içinde var olan özel ve biricik varlık... 


Büyük resmin içindeki farklı renkler gibi eşsiz lakin bir araya gelince bir bütündür insan. Toplumla bağlantılı, toplum içinde yaşama ihtiyacı duyan sosyal bir canlıdır. İnsanla toplum iç içe olan, birbirini etkileyen ve birbirinden etkilenen bir sistemdir. Dolayısıyla insanın sahip olduğu davranışlarının çok büyük kısmı da sosyaldir. Örneğin; yolda yürüyen bir kişi kaldırımda duran birinin ona dikkatle baktığını hissederse fark ettirmeden üzerine çeki düzen verebilir. Yürüyüşüne daha çok özen gösterebilir ya da üç arkadaş sohbet ederken izledikleri tiyatro ile ilgili fikirlerini söyler. İki kişi beğendim dedikten sonra üçüncü arkadaş da sıkıcı bulmasına rağmen tiyatroyu beğendiğini söyler. Bunun sebebi tam olarak sosyal etkidir. Sosyal etki, kişinin tutum ve davranışlarının diğer insanların varlığından etkilenmesidir. İnsanlar taşıdıkları tüm farklılıklara rağmen birbirlerine oldukça da benzemektedirler. Sosyal etki toplum kuralları ve toplum içinde yaşama açısından oldukça önemlidir. Toplumun normlarına uymayı kolaylaştırır. Uyma davranışı da insan için gerçeği tanımlamak ve bilgiye ulaşmak için bir kaynaktır. Şimdi gidin ve bir sokağın ortasında durup başınızı kaldırarak yukarıya bakmaya başlayın. Yanınızdan geçen insanlar da sizin baktığınız yere doğru bakmaya başlayacak en azından o yönde göz gezdireceklerdir. Burada siz oradan geçen insanlar için bir bilgi kaynağı olacaksınız ve size uyma davranışı göstereceklerdir.


İnsan “Biliyorum, doğru olan bu” dediği bir şeyin aksini iddia eden bir grubun içinde bulunursa nasıl davranır? Bildiğinden şüphe mi duyar? Yoksa ben biliyorum doğru olan bu diyerek görüşünü savunmaya devam mı eder? İşte Asch tam olarak bu sorulara cevap verebilecek bir deneyle kafamızda dönen bu sorulara cevap buluyor.


Bahsi geçen bu deneyde laboratuvar ortamında 7-8 kişiden oluşan gruplara, sırayla kart çiftleri gösterilir. Bu kart çiftlerinin her birinde farklı uzunluklarda üç çizgi, yanındaki diğer kartta ise tek çizgi vardır. Bu tek çizgi diğer kartta bulunan üç çizgiden biriyle eşit uzunluktadır. Grubu oluşturan kişilere tek çizginin diğer karttaki üç çizgiden hangisiyle benzer olduğu sorulmuştur. Burada bilinmesi gereken en önemli nokta ise bu deneklerden yalnızca birinin gerçek denek olduğu diğerlerinin ise araştırmacının asistanları olduğudur. Asistanlar önceden ne diyeceklerini bilmekte, ortak bir cevap vermektedirler. Araştırmacı kart çiftleri gösterdiğinde asistanlar sırayla cevap verir ve sıra en son gerçek deneğe gelmektedir. Deneyin ilk başlarında gösterilen kart çiftlerine asistanlar da doğru cevabı vermektedir. Böylece gerçek deneğin gruba güveni kazanılmaktadır. Daha sonra gösterilen kart çiftinde ise asistanlar ortak olarak doğru olan cevaptan farklı bir cevap vermekte ve sıra en son esas deneğe gelmektedir.  Peki bu noktada ne olmaktadır? Denek kendi bildiğini mi yoksa grubun gerçeğini mi dile getirecektir? Deneğin yanlış cevaplar verilmeye başlandığı esnada huzursuz ve rahatsız olmaya başladığı görülmüştür. Sıra kendine geldiğinde ise kendi doğru bildiği gerçeğe zıt olduğu halde grup cevabını verebildiği görülmektedir. Yapılan birçok deney ve araştırmada tüm deneklerin ortalama %35’inin yanlış olan bu kararlara uyduğu ortaya çıkmıştır. Bu çok ciddi bir oran olup grup kararlarının bizleri ne kadar etkilediği gözler önüne sermektedir.


Yapılan bu deneyde fiziksel bir gerçekliğin olduğu göz ardı edilmemelidir. Peki bu ne anlama gelmektedir? İnsanlar fiziksel gerçekliğin olmadığı durumlarda gerçek bir durum belirlemek için bir yere ya da bir şeye tutunmak isterler. Daima gerçekliği arayış vardır. Bu gerçeklik kişi tek başına ise onun tarafından, bir grup içinde ise etkileşim kurulur ve grubun normuna uyulur. Ancak Asch’in deneyinde bir gerçek söz konusu olduğu için bilgiye kaynaklık eder ve denek grubu gerçekliğin kaynağı olarak görmez. Dolayısıyla uyma yalnızca davranış düzeyinde olup fikren bir kabul söz konusu değildir. Deneyde yerleşik bir grup normuna uyma hali vardır.



Hepimizin duyduğu “koyun gibi, koyunlaşmak ya da sürü psikolojisi” kavramlarının anlattığı da aslında budur. Uyma davranışının koşulsuz kabulüdür yahut sosyal etkinin ve gerçekliği arayışın sonundaki uymanın gücünden yararlanarak büyük toplulukları yönlendirmenin bir başka halidir. Bu uyma ya da yönlendirme halinin farkında olarak bilinçli olmak önemli bir noktadır. Günlük hayatımızı bir düşünelim. Sürü psikolojisinin etkilerini diğer bir değişle bu uyma davranışlarını nerelerde görürüz? Sosyal medyada ünlü olan birinin tanıttığı bir ürünün daha çok satın alınmasında, çok yemek yenen bir masaya oturunca fark etmeden daha çok yemek yediğinizde, şefin önerisinde, pandemi dönemi kapanmalarında yaşanan market akınlarında, haftanın yıldız ürününde, muhteşem Cuma indirimlerinde, kütüphanede daha çok ders çalışılmasında ya da alışveriş sitelerinde bir ürünün an itibariyle yirmi kişi tarafından incelenmesi gibi sayısız örnek verebiliriz.



                                                                                                            YAĞMUR ÇİLENGER










Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HAYAT GÜZELDİR FİLM ANALİZİ

                 Filmimiz, baş kahramanı cüretkâr, konuşkan, umursamaz bir adam olan Guido’nun amcasının yanında garson olarak çalışmaya başlaması ve Dora isminde bir öğretmene âşık olup evlenmesiyle başlıyor ve ailesiyle birlikte 2. Dünya savaşı sırasında Yahudilerin toplandığı bir esir kampına düşmesiyle devam ediyor. Bu esir kampında Guido küçük oğlunu yaşatabilmek için ona bunun bir oyun olduğunu hiç kimseye görünmeden saklanabilen ve hayatta kalanın en sonunda kocaman gerçek bir tanka sahip olacağını söyler çünkü oğlunun en sevdiği oyuncak tanktır. Böylelikle Guido oğlunun bu yıkıcı durumdan etkilenmemesini ve durumu bir oyunmuş gibi algılamasını sağlamış oldu İnsanın hayata tutunması için her zaman bir motivasyona ihtiyaç duyduğu gerçeği aslında filmde baş karakterimiz Guido’nun ailesi için kampta hayatta kalma mücadelesi vermesi, ailesinin bütünlüğünü korumaya çalışması, çocuğunun sağ kalması için çabalaması aslında belki de fizik...

Taklit Hastalıktan Dayatılan Hastalığa Munchausen Sendromunun Analizi

İnsanı bedensel, ruhsal ve sosyal bileşenlerin bir bütünü olarak düşündüğümüzde, bu bütünlüğün korunması ve sürdürülmesi sağlıklı olmayı temsil etmektedir. Bu iyilik halinin ortadan kalkması ise hastalığı ifade eder. İnsanların hastalık davranışları, hastalığın akut veya kronik olmasından, hasta kişinin sosyo-ekonomik ve kişisel özelliklerinden etkilenebilmektedir. Sayılan bu özellikler aynı zamanda hastalığa karşı gösterilen psikolojik tepkilerin de belirleyicisi olabilmektedir. Hastalık yüzünden çekilen acı ve bu acının kişinin hayatında yarattığı etki, o kişinin psikolojik sağlamlığının düzeyine göre daha hafif veya daha şiddetli hale gelebilir. Psikolojik sağlamlık, kişinin yaşadığı zor durumlar karşısında ruh sağlığını koruyabilme kapasitesi ve bu durumlara “uyum sağlama yeteneği” (Öz ve Bahardır Yılmaz, 2009, s.83) olarak açıklanmaktadır. Psikolojik sağlamlığı etkileyen en önemli faktörlerden biri ise sosyal destektir. Kronik hastalığı olan kişilerle yapılan bir çalışmada, algı...

OSB ve Taklit Becerisi

            Taklit, erken çocuklukla birlikte gelişen sosyal bir etkileşim becerisidir. Bu beceri, çocukların hem sosyal hayatında hem de yeni bilgi ve beceri kazanmalarında önemli rol oynamaktadır (Ingersoll, 2008b; Ingersoll ve Lalonde, 2010). Ayrıca, taklidin iletişimsel yönü ele alınırsa; ebeveyn- bebek arasındaki ilk etkileşim aracı olduğunu da söyleyebiliriz (Turan ve Ökçün-Akçamuş, 2013). Örneğin, bebekler karşılıklı gülümseyerek ya da çeşitli jest ve mimikler yaparak ebeveynlerinin çeşitli ses ve hareketlerini taklit ederler ve böylelikle aslında onlarla iletişime geçmiş olurlar.          Taklidin diğer bir işlevi olan öğrenmek ise, çocuklara fiziksel ve sosyal çevrelerini keşfetme şansı tanıdığı gibi bu çevrelerden çeşitli deneyimler öğrenmesini de sağlar. Bu öğrenme sadece sosyal değil aynı zamanda bilişseldir de çünkü taklit becerisinin denem- yanılma ya da problem çözme gibi ö...