Ana içeriğe atla

OSB ve Taklit Becerisi

 



          Taklit, erken çocuklukla birlikte gelişen sosyal bir etkileşim becerisidir. Bu beceri, çocukların hem sosyal hayatında hem de yeni bilgi ve beceri kazanmalarında önemli rol oynamaktadır (Ingersoll, 2008b; Ingersoll ve Lalonde, 2010). Ayrıca, taklidin iletişimsel yönü ele alınırsa; ebeveyn- bebek arasındaki ilk etkileşim aracı olduğunu da söyleyebiliriz (Turan ve Ökçün-Akçamuş, 2013). Örneğin, bebekler karşılıklı gülümseyerek ya da çeşitli jest ve mimikler yaparak ebeveynlerinin çeşitli ses ve hareketlerini taklit ederler ve böylelikle aslında onlarla iletişime geçmiş olurlar. 

        Taklidin diğer bir işlevi olan öğrenmek ise, çocuklara fiziksel ve sosyal çevrelerini keşfetme şansı tanıdığı gibi bu çevrelerden çeşitli deneyimler öğrenmesini de sağlar. Bu öğrenme sadece sosyal değil aynı zamanda bilişseldir de çünkü taklit becerisinin denem- yanılma ya da problem çözme gibi öğrenme yollarından daha etkili olduğu da savunulmaktadır (Barr, Dowden ve Hayne, 1996).  Peki hem sosyal hem de fizyolojik gelişim için bu kadar hayati önem arz eden taklit Otizm Spektrum Bozukluğunda nasıl bir yer ediniyor?

      Otizm Spektrum Bozukluğu kısaca OSB, erken dönemde ortaya çıkan, sosyal etkileşim ve sosyal iletişimde bozukluk, sosyal etkileşim ve toplumsal ilişki geliştirmede sorunlar, basmakalıp ve yineleyici davranışlar ile ilgi alanlarında sınırlılık olarak karakterize olan ve bu sınırlılıkların zihinsel yetersizlik veya gelişimsel gerilik ile açıklanamadığı bir bozukluktur (Amerikan Psikiyatri Birliği, 2013).  OSB teşhisi konmuş çocuklarda gözlenen en genel ayırt edici tanı özelliği ise; sosyal etkileşimlerindeki yetersizlik ve başarısızlıklarıdır. Dolayısıyla sosyal etkileşim aracı olan taklit becerisi de ilk dönemlerinden itibaren, OSB tanısı almış çocuklarda sınırlı olduğu görülmektedir (Ingersoll, 2008a; Lord ve ark., 2000).  Bu durumda, çocukların gelişiminde hayati rolü olan taklit becerisinin, OSB tanısı almış çocuklarda geliştirilmesinin son derece önemli olduğu anlaşılmaktadır.  Peki günümüzde OSB tanısı almış çocuklarda uygulanan herhangi bir taklit eğitimi ya da yöntemi var mıdır?

      Aslında birçok eğitim olmakla birlikte yaygın olarak davranışsal bir yöntem olan “Karşılıklı Taklit Eğitimi (KTE)” kullanılmaktadır. KTE yöntemi, uygulayıcının çocuğun eylemlerini ve sesletimlerini taklit ettiği, taklit etme (Klinger ve Dawson, 1992) ile çocuğun eylemlerinin eş zamanlı olarak betimlediği, dilsel haritalama (Ingersoll, 2008), amaçlanan taklit becerisinin modeli olduğu, model olma; hedeflenen taklidin gösterilmesi durumunda doğal pekiştirmeler sunduğu, pekiştirme ve taklit eylemini sergilememesi halinde yarım için verdiği ipuçları ile ipucu sunma tekniklerini içermektedir. KTE uygulama olarak üç aşamada oluşmaktadır. İlk olarak, eş zamanlı taklit ve dilsel haritalama teknikleri kullanılırken, ikinci aşamada model olma, üçüncü aşamada ise model olma sonrasında çocuğun verdiği tepkinin doğru veya yanlış olmasına göre verilen pekiştirme ya da ipucu verilmesi ile sonlanır (Ingersoll ve Schreibman, 2006; Töret ve Özmen, 2016). Böylelikle sosyal ve fizyolojik gelişim için son derece büyük önem taşıyan taklit becerisi OSB’li çocuklarda desteklenmekte ve geliştirilmektedir. 

Psk. Macide KAHRAMAN







KAYNAKÇA

Amerikan Psikiyatri Birliği (2013). DSM-5 Tanı Ölçütleri Başvuru El Kitabı. Çeviren: Ertuğrul Köroğlu. Ankara: HYB Yayıncılık.

Barr, R., Dowden, A., & Hayne, H. (1996). Developmental changes in deferred imitation by 6- to 24-month-old infants. Infant Behavior & Development, 19(2), 159–170. 

Ingersoll, B., & Lalonde, K. (2010). The impact of nonverbal imitation training on language use in children with autism: A comparison of object and gesture imitation training. Journal of Speech, Language and Hearing Research, 53(2), 1040-1051. doi:10.1044/1092-43882009/09-0043

Ingersoll, B. (2008a). The social role of imitation in autism: Implications for the treatment of imitation deficits. Infants & Young Children, 21(2), 107-119. 

Ingersoll, B. (2008b). The effect of context on imitation skills in children with autism. Research in Autism Spectrum Disorders, 2(2), 332-340.

Klinger, L. G., & Dawson, G. (1992). Facilitating early social and communicative development in children with autism. In S. F. Warren & J. Reichle (Eds.), Causes and effects in communication and language intervention (pp. 157-186). Baltimore, MD: Paul H. Brookes.

Lord C, Luyster R (Bask›da) Early diagnosis of children with autism spectrum disorders. Clin Neuroscience Res doi:10.1016/j.cnr.2006.06.0005.

Töret, G. ve Özmen, E. R. (2016). Otizm spektrum bozukluğu olan çocuklarda karşılıklı taklit eğitimi. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Özel Eğitim Dergisi, 17(3), 377-394.

Turan, F., & Ökçün-Akçamuş, M. Ç. (2013). Otistik spektrum bozukluğu olan çocuklarda taklit becerileri ve taklidin alıcı-ifade edici dil gelişimi ile ilişkilerinin incelenmesi. Türk Psikiyatri Dergisi, 24(2), 111-116.





   







Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HAYAT GÜZELDİR FİLM ANALİZİ

                 Filmimiz, baş kahramanı cüretkâr, konuşkan, umursamaz bir adam olan Guido’nun amcasının yanında garson olarak çalışmaya başlaması ve Dora isminde bir öğretmene âşık olup evlenmesiyle başlıyor ve ailesiyle birlikte 2. Dünya savaşı sırasında Yahudilerin toplandığı bir esir kampına düşmesiyle devam ediyor. Bu esir kampında Guido küçük oğlunu yaşatabilmek için ona bunun bir oyun olduğunu hiç kimseye görünmeden saklanabilen ve hayatta kalanın en sonunda kocaman gerçek bir tanka sahip olacağını söyler çünkü oğlunun en sevdiği oyuncak tanktır. Böylelikle Guido oğlunun bu yıkıcı durumdan etkilenmemesini ve durumu bir oyunmuş gibi algılamasını sağlamış oldu İnsanın hayata tutunması için her zaman bir motivasyona ihtiyaç duyduğu gerçeği aslında filmde baş karakterimiz Guido’nun ailesi için kampta hayatta kalma mücadelesi vermesi, ailesinin bütünlüğünü korumaya çalışması, çocuğunun sağ kalması için çabalaması aslında belki de fizik...

Taklit Hastalıktan Dayatılan Hastalığa Munchausen Sendromunun Analizi

İnsanı bedensel, ruhsal ve sosyal bileşenlerin bir bütünü olarak düşündüğümüzde, bu bütünlüğün korunması ve sürdürülmesi sağlıklı olmayı temsil etmektedir. Bu iyilik halinin ortadan kalkması ise hastalığı ifade eder. İnsanların hastalık davranışları, hastalığın akut veya kronik olmasından, hasta kişinin sosyo-ekonomik ve kişisel özelliklerinden etkilenebilmektedir. Sayılan bu özellikler aynı zamanda hastalığa karşı gösterilen psikolojik tepkilerin de belirleyicisi olabilmektedir. Hastalık yüzünden çekilen acı ve bu acının kişinin hayatında yarattığı etki, o kişinin psikolojik sağlamlığının düzeyine göre daha hafif veya daha şiddetli hale gelebilir. Psikolojik sağlamlık, kişinin yaşadığı zor durumlar karşısında ruh sağlığını koruyabilme kapasitesi ve bu durumlara “uyum sağlama yeteneği” (Öz ve Bahardır Yılmaz, 2009, s.83) olarak açıklanmaktadır. Psikolojik sağlamlığı etkileyen en önemli faktörlerden biri ise sosyal destektir. Kronik hastalığı olan kişilerle yapılan bir çalışmada, algı...