Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Şubat, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

4. SAYIMIZ: SEVGİ

      Hangimiz hiç düşünmedi ki sevgi hakkında? Hepimiz düşündük. Yeri geldi inandık, yeri geldi umudu kestik sevgiden. Gerçekliğini sorguladık bazen, bazen de gerçek olduğuna sonuna kadar inandık ve hissettik derinlerimizde. Şubat ayı, 14 Şubat sebebiyle kimilerince heyecanla beklenen kimilerince de bir an önce atlatılmak istenen bir ay. Biz de bu vesileyle, sizlerle "Sevgi"yi incelemek istedik. Yalnızca aşk olarak bilinen sevgiyi değil, aklınıza gelebilecek her sevgiyi, sevginin beynimize etkisini, sevginin bitkilere etkisini ve daha nicesini inceledik, sorguladık. Bizim de hem sevgiyi anlattığımız hem de sorguladığımız bir sayı oldu. Bizler yazdık, karar ise sizin. Eşkıya filminden bir alıntıyla yazımızı sonlandırılaım ve sizi yazarlarımızın güzel yazılarıyla buluşturalım, iyi okumalar dileriz:  "Hayatın sevda karşısında ne önemi var" Editörler: Sena Karataş & Elif Büşra Bozali & Ceren Öztürk Tasarım: Kübra Bekdemir

Sandık

“Kaç vaka gördünüz?” dedi birisi bir gün telefonda. Güzel soruydu. Neydi duymak istediği? Niyeydi? Kaç vaka gördüysen prestijin, kaç vaka gördüysen tercih edilme olasılığın, kaç vaka gördüysen saygınlığın, güvenilirliğin, albenin, janjanın, reklamın ve daha birçok kazanımın artar bu meslekte. En önemlisi uzmanlığın artar kaç vaka gördüysen, evet. Her vaka parmak izi gibidir çünkü ve her sorun dikkatle dinleyip anlamayı gerektiren önemdedir. Derde derman niyetli her uzman da,  her yeni vakası ile güncellemek durumundadır kendini. Soru güzeldi güzel olmasına da, ya cevabı? Yine de üşenmedim ve kalktım bakmak için danışan dosyalarıma. Büyük titizlikle her seanslarında tane tane aldığım notları ayrı ayrı düzenlenmiş, şeffaf dosyalanmış, öncelik sırasına göre dizayn edilmiş ve orijinal ebru sanatı ile bezenmiş altın varaklı enfes bir sandıkta,  benim dışımda kimsenin erişemeyeceği muhafazada, itina ile durur hep benim vaka dosyalarım.   Bir, iki, dokuz, kırk beş, elli yed...

Sevginin Bitki Gelişimindeki Yeri

Kimi zaman çokça yakınımızda olanı göremez, sıkça andığımız kimi kavramları ise özünde anlayamayız. Bunun başlıca nedeni bazı olguların ve kavramların doğduğumuz an itibariyle hayatımızda yer almaya başlamasıdır. En başından bu yana beraberinde olduğumuz bir şeyi bilmekle, sonradan lügatımıza giren bir şeyi bilmek arasında bir fark vardır. Bu durum, bir kimsenin gerçekten bildiği bir bilgiyi biliyor oluşunun idrakinde olmayışına benzer. Sevgi de bu kavramlardan biridir. İlk bakışta bu kavram tanımını yapmış bulunduğumuz yaklaşım dâhilinde yer alamazmış gibi görünse de, göründüğünden farklıdır. Evet, her bebek yaşamının ilk vakitleriyle beraber sevginin güzelliğiyle karşılaşmaz. Lakin karşı karşıya kalınan sevgisizlik hali de bu kavramla tanışmayı bizzat sağlayacaktır. Sevginin insan gelişiminde oldukça mühim bir değeri vardır. Sevginin insan gelişimi üzerindeki etkisi yalnızca fiziksel değil, büyük bir pay da ruhsaldır. Ruh sağlığı için sevgi bir mihenk taşıdır. Psikoloji temelinde sağ...

Zehir ya da Panzehir

Her duygunun var olması aslında hepsini zaman zaman hissetmemizin doğal olduğunu gösterir. Üzüntü olmadan sevinci, kırgınlık olmadan gönlün hoş edilmesini ve nefret olmadan da sevgiyi anlayamayız. Tüm duygular içinde insanın hayatını sevginin güzelleştirdiğine inanırız. Hepimiz sevme ve sevilme ihtiyacını hissederiz. Ailemizin bizi koşulsuz sevmesini bekleriz çünkü varlığımız onlarla başlar, ilk bağ anne ile kurulur. Annenin sesinden duyarız dünyayı, babanın kollarından alırız güveni. Her bir başarıda alkışlamasını bekleriz büyüklerimizin. Küçük yaşta başarıya odaklanmadan onların takdirine dikkat kesiliriz. İlk adımlarımızı atarken nasıl elimizden tutarlarsa hep yaslanacağımız dağ olsunlar isteriz. Bizi hayata hazırlayan her kimse onunla kurduğumuz bağ etkiler tüm ilişkilerimizi. Çok sevilip ilgiye doyamayanlarımız hep daha fazlasını bekler çevresinden. Yuva sıcaklığını bulamayanımız hep bir aile arar, birilerine evimsin demek ister. Ailede başlayan sevgi ya da sevgisizlik, sosyalleşm...

Tükenen Sevgiler

Sevgi, karşılık beklemeden bir şeye veya bir kişiye duyulan yakın ilgi ve bağlılıktır. İnsan hayatına doğrudan etki eden bu duygu, hayatımızın her anında bizimle beraber var olan bir duygudur. Alışkanlıklarımız, davranışlarımız, tutumumuz bu duygunun büyük etkisi altında şekillenir. Bizler sevgiyle doğar, büyür ve yaşarız. Çocukluğumuzda ailemizden gördüğümüz sevgiyi örnekler ve biz de gelecekte yakın çevremize bu sevgiyi davranış ve tutumumuzla aktarırız. Elbette, sadece insanları değil kavramları veya nesneleri de sevebiliriz. Pek farkında olmadan da olsa yaşadığımız şehri, vatanımızı, müziği veya kitapları sevebiliriz. Hatta çoğu kez daha ileri gidip sevmenin kendisini bile sevdiğimiz olabilir. Sevgi, insanoğlunun temel bir ihtiyacı olarak görülebilir. Her şeyin çok hızlı değişip geliştiği 21. yüzyılda sevgi, tüketim toplumu olarak adlandırılan bu yeni toplumsal yapıda, tüketilen başka bir kavram olarak görülebilir çünkü günümüzde çoğu insan sevginin anlamını bilmemektedir. Sevgi, f...

Sisli Gecelerden Aydınlık Günlere: Masumlar Apartmanı

Sevgisizlik tıpkı sisli bir gece… Ne gittiğin yeri bilebilirsin, ne de kiminle gittiğinin farkındasındır. Sis etrafını öyle bir sarmıştır ki kendini bile kaybedersin. Sen öyle kaybolmuş dolaşırken bazen başka kaybolmuş bedenlere çarparsın. Sonra birbirinize tutunursunuz kime tutunduğunuzu bilmeden. Birlikte yolunuzu bulmaya çalışırsınız. Sonra durup düşünürsünüz. İçimizdeki bu sisler, nereden geldi ya da bizi bu sisli sevgisiz gecelere kimler attı diye.  Aslında insan olarak sevgiyi ilk gördüğümüz yer ailemizin ta kendisiydi. Annemizle babamız birbirini sevdikçe sevgi var, sevmedikçe sevgi yok sanmadık mı biz? Peki ya sevgiyi göremeyenlere ne oldu? Bugün herkesin ilgiyle izlediği Masumlar Apartmanı buna en büyük örnek değil mi?  Mesela evin büyük ablası Safiye, annesinin halüsinasyonlarını görüyor ve sürekli iffeti, namusu hakkında kendi ile bir hesaplaşma içinde. Aslında annesi (Hasibe) onu suçluyor gibi gözükse de Safiye çoktan kendini savunmayı bırakmış, kendi mahkemesinde...

Aileden Kalan Miras: Sevgi

Her çocuk dünyaya işlenmeye hazır bir cevher, meyve vermeye ve yeşermeye gönüllü hatta can atan bir toprak olarak gelir. Anne baba bu toprağı sevgiyle sulayıp bakarsa, toprak yeşerecek ve çeşitli meyveler verecektir. Aksine sevgisiz bırakıp ilgilenmezse, toprak çoraklaşacak ve kuruyup çatlayacaktır. Çocuklara gösterilen sevgi, onların benlik arayışına kılavuzluk eder. Anne babaların çocuklarına sevgi göstermemelerinin altında birçok sebep yatmaktadır. Bunlardan en büyüğü, bilinçsizce ve üzerinde çok fazla düşünülmeden verilen çocuk sahibi olma kararı veya durumunda kalmadır. Peki bir çocuk istenmediğini bebekken dahi hissedebilir mi?  Elbette hissedebilir. Çünkü sevgi annelerin ses tonunda, dokunuşlarında hatta bebeğine sarf ettiği sözcüklerdedir. İlk yıllarda bebekle kurulan güven ve sevgi dolu iletişim o çocuğun benliğine, hayatına, kişiliğine, diğer insanlarla kuracak olduğu ilişkilere yapılan bir yatırımdır. Çocukların verdikleri tepkileri, gösterdikleri davranışları belirleyen...

Eros’un Hedefi Beynimiz mi?

Sevgili okuyucu, yıllardır kalbimizle bağlantılı olduğunu sandığımız aşkın aslında koca bir kimya deneyi olduğunu biliyor muydun? Laboratuvar önlüklerimiz ve gözlüklerimiz hazırsa ellerimizi kirletme vakti! Aslında her şey primitif dönemden başlıyor, temelde sağlıklı üreme ile türün devamını sağlamak adına birliktelikler kuruyoruz. Tam bu noktada “ilk görüş” devreye giriyor, yeni olan her şeye verdiğimiz ilk tepki olan korku -ki bu amigdala tarafından sağlanıyor, aşık olunca amigdala duruyor, ileri seviyede yaşadığımız yenilik korkusuna da neophobia diyoruz- sonrasında tanışma ile sevgiye dönüşüyor. Kişi size yüzünün simetrik olması -bu “sağlıklı gen” alarmı olduğu için üreme adına olumlu dürtü oluşturur- ve kendisi hakkında açık konuşabilmesi -bu güven duygusunu tetikler çünkü tanıdık gelmeye başlar- sebebiyle “ilgi çekici” gelmeye başlar. Cinsiyetler üzerinden gittiğimizde kadınlar için; güçlü, zeki, güvenilir ve dirençli erkekler daha âşık olunasıdır. Bunun temel nedeni beynin bizle...

Gözlerinin Işığı

Bir bayram sabahı, güneş doğmamıştı henüz. Sıcak yatağımdan çıkıp banyoya gittim. Güzelce abdestimi aldım, üstümü giyindim. İnsan altmışına da gelse bayram sabahı içi kıpır kıpır etmeden duramıyor. Bayramlık takımımı ütüledim, bir güzel giydim üzerime. Eşim Melda Hanım’ı uyandırmaya çalıştım fakat uyumak istediğini söyledi. Yavaşça çıktım evden. Beş yıl öncesine kadar, her bayram benden önce kalkar, kahvaltımı hazırlardı. Her daim yakama bir çiçek yerleştirir, yanağıma bir öpücük kondurur öyle gönderirdi namaza. Eve döndüğümde ise daha büyük bir kahvaltı sofrası hazırlamış olurdu, her sene usanmadan “Bugün bayram, miden de nasiplensin!” şakasını yapardı. Onu böyle görmek ne de çok üzüyor beni. Çok neşeli bir kadındır eşim. Üç çocuğumuzu sevgi dolu bir evde büyüttük. İkimiz eş olmaktan önce çok iyi iki arkadaşızdır. Hala da öyleyiz ama şu son yıllarda çocuklarımızın yuvadan uçmasını kaldıramaz oldu. Onları çok özlüyor. Sadece bayramlarda ya da yazları bir hafta görmek ona yet...

Sevgide Bağlılık mı, Tutsaklık mı?

 “Onu Çok seviyorum! Onsuz yaşayamam! O olmadan nefes bile alamam ki! Çünkü o benim her şeyim!” Kendimizi böyle düşüncelerin içimizi sardığı ilişkilerde bulabiliriz. Ve kendimizi bu düşüncelere öyle inandırırız ki yanlış giden bir şeyler olduğunu söyleyen içimizdeki sesi duymaz hatta yaşayabilmek için ona var gücümüzle sarılırız. Asla onu bırakmaz, ona da kendimize de ihtiyaç duyduğumuz alanı açmaya izin vermeyiz. İnsanın sevme ve sevilme ihtiyacı hep vardır. Çünkü sevgi yaşamın birleştirici gücüdür. Tabii ki insan sevdiği kişiye bağlanır çünkü sevgide çekim vardır; seven ile sevileni birbirine çeker. Bu çekim de bağlılığı getirir. Ancak eğer bu ifadeleri kullanıyorsak ya da hissediyorsak durup bir bakmamız gerekir. Evet, “Onu çok seviyorum, ona bağlandım ve kopamam” gibi hissediyor olabilirim.  Fakat tam bu noktada “Gerçekten ben ona bağlı mıyım, yoksa bağımlı mıyım?” diye kendimize sormamız gerekir. Çünkü bazen bağımlılık gerçekleştirdiğimiz ilişkilerimizde “çok sevdi...

“Sevince" Beynimizde Neler Olur?

Sevgi nesnesi olan birçok şeyden bahsedebiliriz; bu sevgi bir insan, başka canlılar, meslek veya sanat için beslenebilir. Koşulsuz sevgi de dahil olmak üzere, yukarıda bazı örneklerini verdiğimiz aklımıza gelebilecek her türlü sevgi nesnesi bizleri ödüllendirmektedir. Hayatın akışı içinde aldığımız ödüllere, sevdiğimiz kişilerden gelen hoş sözler, baktığımız bir bitkinin çiçek açması, emek verdiğimiz bir işin sonuca ulaşması gibi durumlar örnek gösterilebilir. Sigmund Freud’un (2020) belirttiği “haz ilkesi” ile ilişkili olarak, ödülün elimizden alınmasını istemeyeceğimiz gibi aynı zamanda sürekli olmasını da isteriz. Tam da bu noktada, sevgi bizlere motivasyon kaynağı olmaktadır.  Bu motivasyonun ortaya çıkışında zihnimizde meydana gelen değişimlerden bahsetmemiz gereklidir. Çevremizden gelen uyaranları algılamamız, bu uyaranların beynin ilgili bölgelerine aktarımı (örneğin limbik sistemdeki amigdala, hipotalamus ve hipokampus bölgeleri) ve geçmiş deneyimler ile algılanan u...