Ana içeriğe atla

Kayıtlar

10. Sayımız: Barış

                 Barış... Dünyanın ve bireyler olarak bizlerin ihtiyacı olan yegane şeylerden biri. 1 Eylül Dünya Barış Günü. Eylül'ü sonbahar ayı bilmemizin yanı sıra barış ayı olarak da bilebiliriz. Biz de bu ayki sayımızda, Eylül'e yakışır bir şekilde barışı incelemek istedik. Hem dünya hem de bireyler için barışı değerlendirdik. Çatışmalara, barış ve savaş konulu filmlere, grup dinamiklerine, ilişkilere baktık. Yazarlarımızın bu güzel yazılarıyla bu ay da karşınıza Barış temasıyla çıktık. Umarız beğenirsiniz. Barışla ve mutlulukla kalın. Yeni sayımızda görüşmek üzere... Editörler: Buse YOLBULANLAR & Elif Büşra BOZALİ &   Ceren ÖZTÜRK
En son yayınlar

Zamanımızın Barışı

                     Henüz başlamamış olan bir savaş kazanılabilir mi? Barış savaşmadan elde edilebilir mi? Dünyada nihai barışa ulaşmak mümkün müdür? Dünyada barış ne demektir? Savaşmanın zıttı olarak nitelendirdiğimiz barışın var olabilmesi için insanların, halkların ve devletlerin üzerine tartıştığı veya savaştığı her konunun bir çözüme ulaşması gerekmektedir. İnsanoğlunun dünya üzerindeki geçmişi düşünüldüğünde çatışmasız veya savaşsız bir dönem akla gelmediği gibi nihai hedef olan barış adına yapılan savaşların sonu gelmemiştir. Savaşın kaçınılmaz olduğunu ve barış için bazı fedakarlıklar yapılması gerektiğini düşünen devlet insanları tarih boyunca antlaşmalar, paktlar ve benzeri belgelerle kaçınılmazı ertelemeye ve barışı belgelerde belirlenen süreler boyunca güvence altında tutmaya çalışmışlardır. Hepimizin bildiği üzere bu belgeler neredeyse hiçbir zaman amacına ulaşamamış, yalnızca insanların ve ülkelerin kendi ...

Savaş Oyunları Herkes İçin Kötü Müdür?

                      Doğduktan kısa bir süre sonra kendimizi oynadığımız oyunlarla anlatmaya başlarız. Biz büyüdükçe ve bilişsel, ruhsal, sosyal açıdan geliştikçe, küçük bloklarla ve peluş hayvanlarla başlayan oyunlarımız da gelişir. Bu noktada oyun, çocukların sadece eğlence amacıyla zaman geçirmeleri demek değildir; çevrelerinden öğrendiklerini, deneyimlerini pekiştirdikleri bir süreçtir aynı zamanda. Dolayısıyla, çocuklar oyunlarını kişisel deneyimlerine göre şekillendirir ve kurdukları oyunlarda kişisel hayatlarından izler görmek mümkündür. Bunun en güzel örneklerini, oyun terapisi göstermektedir: çünkü “Oyun ile çocuk korkuları ile baş [etmektedir].” (Devecigil, 2017). Ruhsal, fiziksel açıdan zarar gören çocuklar, içlerindeki savaşı bir hacıyatmaz bebeği veya silah aracılığıyla gösterebilmektedir. Savaş temalı bir oyun, o oyunun içindeki karakterler, çocuğun büründüğü rol bu noktada anlam kazanmaktadır. Ayrıca, agres...

İÇSEL BARIŞ

                      Her milletin kendine özgü değerler ve bu değerleri içerisinde barındıran sistemler vardır. Yaşamımıza anlam katan hayatımızı güzelleştiren değerlerden bir tanesidir “barış”.  Barış kelimesi denilince kimine göre akıllarına ilk olarak savaş sonrası yarıya indirilen bayraklar, isteksizlik ve mecburiyetten sıkışılan eller, kimine göre de güvercinin ağzındaki zeytin dalı sonrasında da sükûnet ve yerini sessizliğe bırakma durumu canlanır.            Kelimenin etiyolojisine bakacak olursak eski Türkçe’ de “varmak” anlamında kullanılır. İdeal olan barış kelimesi aslında savaşların, şiddetin ve adaletsizliğin olmaması durumlarında negatif barış anlamında kullanılırken içerisinde adaleti, sükûneti de barındıran pozitif bir barış kelimesinin varlığından da söz edilmesi gerekir. İlk çağlarda “barış” kelimesi özlenen bir değer olarak anılır. Çünkü Pelo...

Kendinle Barışık Olmak

                      Kendinle barışık olmak, kendini sevmek son zamanlarda o kadar çok söylenen, tavsiye verilen bir durum oldu ki şu sözleri etrafınızda duymuş olmanız bir hayli yüksek. “Başkasının seni sevmesi için ilk önce senin kendini sevmen gerek.”, “Neden kendini sevemiyorsun?”, “Yapamıyorsun çünkü kendinle barışık değilsin, ilk önce kendini sevmen lazım.”  İçinde bulunduğumuz çağ, herkesi tavsiye veren bir Güzin ablaya çevirdi. Ve o Güzin Abla sürekli kendini sevmekten bahsediyor. Evet, kendini sevmek, kendinle barışık olmak bizim iyi olma halimiz için, potansiyelimizi ortaya koyabilmemiz için gerçekten önemli. Bu söz bu kadar çok söylenirken altı da boşaldı ve artık bir klişeye döndü. Gelin beraber “Kendini sevmek neden bu kadar önemli ve biz kendimizi sevmek için neler yapabiliriz?” i konuşalım. İlk olarak kendi ihtiyaçlarını fark edip, önceliklendirmek işe yarabilir. Bazen bazı şeyleri istediğimizi sanırız...

Kaçtığımız Barış

                 Hatalar, yanlışlar, kızgınlıklar. Hepsi yaşadığımızı hissettiren duygular. Bazen işler yolunda gitmez ve içimizden atamadığımız hislere tutsak kalırız. Hem hayata hem de sorumlu duyduğumuz kişiye küsmek en doğru yol gibi gelir. Daha doğrusu en kolay yoldur. Hayal kırıklıklarımızın parçalarına basmadan yürümek zordur çünkü. İnsanız işte, en kolay neyse oraya sığınırız.  Güvendiğimiz dağlara yağan şu karlar... Güneş açmasını beklemek çok uzun sürer. Karşımızdakinin anlaması ve güneşleri geri getirmesini beklemek doğru muydu peki? Hiç sanmam. Çünkü artık soğuk iklimi seviyor olabilir. Bizim aydınlık gökyüzümüze ait olmadığını fark etmiş olabilir. Gitmek istiyor olabilir. İnsan ruhsal olarak kırıldığı her şeyde haklı olduğuna inanmak ister. Kırıldığımız yerden yeniden iyileştirilmeyi isteriz. Kendi yaralarımızı kendimiz sarmaya başladığımızda öfkemiz daha da artar. Çünkü gururumuz yalnız kalmanın hesabını karşı tarafa s...

HAYAT GÜZELDİR FİLM ANALİZİ

                 Filmimiz, baş kahramanı cüretkâr, konuşkan, umursamaz bir adam olan Guido’nun amcasının yanında garson olarak çalışmaya başlaması ve Dora isminde bir öğretmene âşık olup evlenmesiyle başlıyor ve ailesiyle birlikte 2. Dünya savaşı sırasında Yahudilerin toplandığı bir esir kampına düşmesiyle devam ediyor. Bu esir kampında Guido küçük oğlunu yaşatabilmek için ona bunun bir oyun olduğunu hiç kimseye görünmeden saklanabilen ve hayatta kalanın en sonunda kocaman gerçek bir tanka sahip olacağını söyler çünkü oğlunun en sevdiği oyuncak tanktır. Böylelikle Guido oğlunun bu yıkıcı durumdan etkilenmemesini ve durumu bir oyunmuş gibi algılamasını sağlamış oldu İnsanın hayata tutunması için her zaman bir motivasyona ihtiyaç duyduğu gerçeği aslında filmde baş karakterimiz Guido’nun ailesi için kampta hayatta kalma mücadelesi vermesi, ailesinin bütünlüğünü korumaya çalışması, çocuğunun sağ kalması için çabalaması aslında belki de fizik...

GELİŞİMİN ÇATIŞMALARLA DOLU DÖNEMİ: ERGENLİK

                 Ergenlik dönemi bir insanın yaşamında çocukluk ve yetişkinlik arasında köprü görevi gören, pek çok açıdan teferruatlı ve üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir geçiş dönemidir.  Diğer dönemlerde olduğu gibi bu dönemde de genetik, sosyal, çevresel ve kültürel etkenler oldukça etkilidir. Bu dönemde ergen birey birtakım biyolojik ve fiziksel değişiklikler, yeni yaşantı ve gelişim evreleriyle karşı karşıyadır. Anne babayla, arkadaşlarla ve toplumdaki tüm diğer bireylerle ilişkiler yeni bir forma dönüşür. Aileden, öğretmenlerden ziyade yaşıtlarla ve karşı cinsle olan ilişkiler daha fazla yakınlaşır. Özellikle karşı cinsle ilk buluşmalar yapılır. İlk cinsel deneyim bu dönemde yaşanılabilir.  Ergenin düşünceleri diğer dönemlere kıyasla daha soyut ve idealisttir. Ergen, bedeninde olan biyolojik değişikliklere daha duyarlıdır.  Bu dönemde ergen benmerkezciliği en çok göze çarpan durumlardan bir tanesidir. Erge...

Modern Dünyada İnsanların Barış İçinde Yaşamaları Düşünüldüğü Kadar Zor Mudur?

                 Tarih derslerinde sonu gelmeyen savaşlardan bahsederken aklımda hep aynı sorunun dolaştığını hatırlıyorum: İnsanlar için barış içerisinde yaşamak neden bu kadar zor? Neden ortak paydalarda buluşmayı veya empati yapmanın insanlık adına olan önemini konuşmak yerine yaşanan sayısız savaşların yıllarını ezberlemek zorundayız? Eğer siz de benim gibi bu konuyu kendinize dert edindiyseniz biraz daha yakından inceleyebiliriz.    Pek çok tarih kitabının tarihin başlangıcı olarak kabul ettiği Sümerler ve MÖ 3,000 civarında oluşan Mısır medeniyetini görebiliriz. Başlangıcı bu belirttiğimiz noktadan aldığımızda ise günümüze kadar olan süreç sonu gelmeyen savaşlar döngüsünden oluşmaktadır. Özellikle 1740 ve 1897 arasında Avrupa'da 230 savaş ve devrim yaşanmıştır. Bu süreçte, ülkeler hem askeri harcamalar, hem zorlaşan yaşam koşulları hem de sivil halkın isyanlarının artmasıyla beraber pek çok kez iflas gerçeği ile yüzleşm...

DIŞ GRUP HOMOJENLİĞİ

Psikoloji, davranışı, bilinci, duyguları ve düşünceleri ayrı veyahut da beraber inceleyen bir alandır. Bir toplum içerisindeki tüm temel yapı taşlarında psikolojinin etkileri mevcuttur. Toplumu toplum yapan onu var eden bireylerdir. Psikoloji, toplumu meydana getiren bu bireyleri gözlemlemekte; gözlemler sonucunda çeşitli adlandırmalar yaparak incelemelerde bulunmaktadır. Sosyoloji ise bireylerin bir araya gelerek oluşturduğu toplumu ve bu toplumun yapısını incelemektedir. Kornblum’un (2008) bir ifadesiyle sosyoloji, makro düzeyde toplumsal kurumların ya da toplumların yapısını ve değişimini, mikro düzeyde grupları gruplar arasındaki etkileşimi ve toplumsal rolleri incelemektedir. Bu bağlamda bakıldığında psikolojinin ve sosyolojinin ortaklaşa bir çalışma içerisinde olduğu kolayca söylenebilmektedir. Psikolojinin sosyoloji ile bir arada yaptığı gözlemler ve araştırmalar bu alan dâhilinde sosyal psikoloji alt başlığını doğurmuştur. Sosyal psikoloji, bireylerin toplum nezdinde, toplumun ...