Ana içeriğe atla

Kaçtığımız Barış

     

        Hatalar, yanlışlar, kızgınlıklar. Hepsi yaşadığımızı hissettiren duygular. Bazen işler yolunda gitmez ve içimizden atamadığımız hislere tutsak kalırız. Hem hayata hem de sorumlu duyduğumuz kişiye küsmek en doğru yol gibi gelir. Daha doğrusu en kolay yoldur. Hayal kırıklıklarımızın parçalarına basmadan yürümek zordur çünkü. İnsanız işte, en kolay neyse oraya sığınırız.  Güvendiğimiz dağlara yağan şu karlar... Güneş açmasını beklemek çok uzun sürer. Karşımızdakinin anlaması ve güneşleri geri getirmesini beklemek doğru muydu peki? Hiç sanmam. Çünkü artık soğuk iklimi seviyor olabilir. Bizim aydınlık gökyüzümüze ait olmadığını fark etmiş olabilir. Gitmek istiyor olabilir.

İnsan ruhsal olarak kırıldığı her şeyde haklı olduğuna inanmak ister. Kırıldığımız yerden yeniden iyileştirilmeyi isteriz. Kendi yaralarımızı kendimiz sarmaya başladığımızda öfkemiz daha da artar. Çünkü gururumuz yalnız kalmanın hesabını karşı tarafa sorma niyetindedir. Gurur ve önyargı kitabında çok güzel bir söz vardır. Yazar, “Bence gurur çok yaygın bir kusurdur” der. Evet gerçekten de öyledir. Gurur haklı olmamayı kabullenemeyişimizdir aslında. Zamanın iyileştiriciliğine de takılmaz. Çok inatçıdır. Bir demiri kesmek kadar zor ve yorucudur. Barışı seçmeye yeltensek bile geri döndüren bir güçtür. Yenebilmek için kırıkları yapıştırmak gerekir. Eskisi gibi görünmese bile çalıştığına inanmamız, geçmişin yükünden kurtulmamız gerekir. En derinlerden bizi sarmaya çalışan o şeye engel olabilmek için çok çaba göstermeliyiz. Yorulmadan, yeniden başlayabilecek kadar güçlü olmayı diler her insan. Ruhundaki zedeleri aldırış etmeden affetmeyi ister. Küsmeyi de gurur yapmayı da istemeyiz aslında. Çünkü bunlar, aslında kişinin kendini de cezalandırmasıdır. Ortaya çıkan rahatsız edici, uyumsuz durumdan uzaklaşmak için bunu kabullenmek yerine bir çatışma içerisine gireriz. Bu savaşta gerçek haklı ve suçluyu bulmak da oldukça zordur. Ruhsal olarak çatışmaya girmeye pek hevesliyizdir. Psikolojimiz buna hazırlar kendini. Çünkü rahata ve huzura uygun bir alan yoktur içeride. Darmadağın olalım o halde, mutsuz olduğumuz her anın hesabını soralım. Affetmeyelim, tüm bağları kopartalım ki içeriye bir ışık girmesin. Karanlıktan mutlu olan ruhumuza, azat etmeyi öğretemeyiz. Önce onu ışığa alıştırmalıyız. Çünkü affedebilmek için önce kendimizi iyileştirmeliyiz. Gururumuzla gireceğimiz savaşı kazanabilmek için, sağlıklı bir ruha ihtiyacımız var. Kaçmayı seçenek görmemek için önce iyileşmeliyiz sevgili okuyucu…

Esra ÇARSANCAKLI






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HAYAT GÜZELDİR FİLM ANALİZİ

                 Filmimiz, baş kahramanı cüretkâr, konuşkan, umursamaz bir adam olan Guido’nun amcasının yanında garson olarak çalışmaya başlaması ve Dora isminde bir öğretmene âşık olup evlenmesiyle başlıyor ve ailesiyle birlikte 2. Dünya savaşı sırasında Yahudilerin toplandığı bir esir kampına düşmesiyle devam ediyor. Bu esir kampında Guido küçük oğlunu yaşatabilmek için ona bunun bir oyun olduğunu hiç kimseye görünmeden saklanabilen ve hayatta kalanın en sonunda kocaman gerçek bir tanka sahip olacağını söyler çünkü oğlunun en sevdiği oyuncak tanktır. Böylelikle Guido oğlunun bu yıkıcı durumdan etkilenmemesini ve durumu bir oyunmuş gibi algılamasını sağlamış oldu İnsanın hayata tutunması için her zaman bir motivasyona ihtiyaç duyduğu gerçeği aslında filmde baş karakterimiz Guido’nun ailesi için kampta hayatta kalma mücadelesi vermesi, ailesinin bütünlüğünü korumaya çalışması, çocuğunun sağ kalması için çabalaması aslında belki de fizik...

Taklit Hastalıktan Dayatılan Hastalığa Munchausen Sendromunun Analizi

İnsanı bedensel, ruhsal ve sosyal bileşenlerin bir bütünü olarak düşündüğümüzde, bu bütünlüğün korunması ve sürdürülmesi sağlıklı olmayı temsil etmektedir. Bu iyilik halinin ortadan kalkması ise hastalığı ifade eder. İnsanların hastalık davranışları, hastalığın akut veya kronik olmasından, hasta kişinin sosyo-ekonomik ve kişisel özelliklerinden etkilenebilmektedir. Sayılan bu özellikler aynı zamanda hastalığa karşı gösterilen psikolojik tepkilerin de belirleyicisi olabilmektedir. Hastalık yüzünden çekilen acı ve bu acının kişinin hayatında yarattığı etki, o kişinin psikolojik sağlamlığının düzeyine göre daha hafif veya daha şiddetli hale gelebilir. Psikolojik sağlamlık, kişinin yaşadığı zor durumlar karşısında ruh sağlığını koruyabilme kapasitesi ve bu durumlara “uyum sağlama yeteneği” (Öz ve Bahardır Yılmaz, 2009, s.83) olarak açıklanmaktadır. Psikolojik sağlamlığı etkileyen en önemli faktörlerden biri ise sosyal destektir. Kronik hastalığı olan kişilerle yapılan bir çalışmada, algı...

OSB ve Taklit Becerisi

            Taklit, erken çocuklukla birlikte gelişen sosyal bir etkileşim becerisidir. Bu beceri, çocukların hem sosyal hayatında hem de yeni bilgi ve beceri kazanmalarında önemli rol oynamaktadır (Ingersoll, 2008b; Ingersoll ve Lalonde, 2010). Ayrıca, taklidin iletişimsel yönü ele alınırsa; ebeveyn- bebek arasındaki ilk etkileşim aracı olduğunu da söyleyebiliriz (Turan ve Ökçün-Akçamuş, 2013). Örneğin, bebekler karşılıklı gülümseyerek ya da çeşitli jest ve mimikler yaparak ebeveynlerinin çeşitli ses ve hareketlerini taklit ederler ve böylelikle aslında onlarla iletişime geçmiş olurlar.          Taklidin diğer bir işlevi olan öğrenmek ise, çocuklara fiziksel ve sosyal çevrelerini keşfetme şansı tanıdığı gibi bu çevrelerden çeşitli deneyimler öğrenmesini de sağlar. Bu öğrenme sadece sosyal değil aynı zamanda bilişseldir de çünkü taklit becerisinin denem- yanılma ya da problem çözme gibi ö...