İnsan; doğar, büyür ve ölür. Bu döngü insanın en kısa özetidir. Hepimiz biliriz büyümenin sancısını, hayat kaygısını, yaşam kavgasını… Çocukluğumuzu geride bırakmanın buruk mutluluğunu yaşamışızdır hepimiz. Yaşam önümüzde bir gizem ve geçmiş heybemizde taşıdığımız masumiyetimizdir.
“İnsanın anavatanı, çocukluğudur.” der Doğan Cüceloğlu. Çocukluğumuzda aldığımız yaralar, öğrendiklerimiz, gördüklerimiz ve dahası hayatımızı şekillendirir. Masumiyet çağımız, kendi tarihimizin kilit noktasını oluşturur.
Büyümek ise hepimizin ortak sancıları çektiği kendimizi yeniden doğurduğumuz süreçtir. Anavatanı terk ediştir. Öyle bir hüzün barındırır içinde. Fakat yola çıkmaya karşı konulmaz bir heyecan duyan yolcuyu, içinin sızısı durduramaz. Büyümek, kaçınılmaz sonudur masumiyet çağının.
Yol ne kadar güzel olursa olsun insan ana vatanını bir kolye gibi taşır boynunda. İnsan çocukluğuna her daim derin bir özlem duyar. Çünkü kişinin bütün yaşam felsefesi çocukluğundan doğmadır. Çocukluğu bir insanın kaynağıdır, özüdür. En saf haline özlem hiç dinmez. Bugünümüzde halledemediğimiz birçok sorun orada çözülür çoğu zaman. Orada sevdiklerimiz ve anılarımız vardır. Fanustur çocukluk, henüz dünyayla tanışmadığın korunaklı zamanlardır.
İnsan büyüdükçe seçimlerinin sonuçlarına kendi katlanmayı öğrenir. Yoruldukça kendi limanlarına demir atar ancak. Hepimiz bazı zamanlar feryat figan ağlayıp annemizin kucağına sığındığımız o günleri özleriz. Öyle içten ağlayamamak mı ya da artık annemizin kucağına sığmayacak kadar büyümek midir acıtan bilinmez. Ama bazen düşünür insan. O dertsiz tasasız günlerine bir an olsun dönmek ister. Sokakta oynadığı, dünyanın umurunda olmadığı o küçük fanusunu özler.
İnsan, büyüdükçe her köşe başında çocukluğunu arar. Çocukluğunu arayış, büyümenin bir parçasıdır aslında. O gizemli yolculuğun yükü ağırdır. Sorumluluklar, vicdan muhasebeleri, iyi ve kötünün içinde daimî savaşı… Bütün bunlar oluşmaya başladıkça geride bıraktıkların dinlenmek için uğradığın limanın olur. Kendi elinden tuttuğun, kendi saçını okşadığın, gözyaşlarını kendi ellerinle sildiğin zamanlarda çocukluğun daima seninledir. Kendine şefkatindir çocukluğun. Onu unutmadıkça hırpalanmadan yol alırsın bu uzun yolculukta. Geminin dümenini daima ileriye kırmak istiyorsan, arada arkana bakmayı unutma. Rüzgarın bol değil, kolayına olsun.
Sümeyye ÖZTÜRK
Yorumlar
Yorum Gönder