Ana içeriğe atla

Görünen Tehlike: Akran Zorbalığı

 

Bir kişiye kasıtlı olarak defalarca zarar verme anlamına gelen zorbalık ile her insan hayatının bir bölümünde karşı karşıya kalabilmektedir. Bu zarar verici davranışlara fiziksel anlamda güç kullanma, sözel anlamda aşağılama, alay etme, kurban ile ilgili yanlış bilgiler yayma ve onu tehdit etme yoluyla veya duygusal olarak kurbanı gruptan dışlama ve diğer gruplardan dışlanmasına yol açma örnek gösterilebilir (Çankaya, 2011). Zorbalığa uğrayanların büyük bir kısmı çocuklardır. Çocuklar arasında yaşanan dalaşmalar kültürel açıdan normal karşılanmaktadır fakat çocukların fiziksel ve psikolojik olarak yaralanmalarına sebep olan zorbalığın “şakalaşmadan” ayırt edilmesi oldukça önemlidir. Bu konuya ilişkin akademik çalışmalar 1970’li yıllara dayanmaktadır; günümüzde akran zorbalığı giderek arttığından çalışmalarda da artış gözlenmektedir. Yapılan çalışmalar ışığında, cinsiyete göre erkek çocukların daha çok fiziksel zorbalık, kız çocukların ise sözel zorbalık yaptığı ve yaşları ilerledikçe fiziksel zorbalığın yerini sözel zorbalığa bıraktığı görülmektedir (Rivers ve Smith, 1994). Okul ortamında sık sık bir araya gelen çocuklar arasında, özellikle fiziksel ve duygusal özellikleri dolayısıyla akranları arasında daha güçsüz ve savunmasız olan çocuklara karşı daha fazla zorbalık yapılmaktadır (Yaman, Eroğlu ve Peker, 2011).  Buradan yola çıkıldığında, kurban ve zorba arasında bir güç dengesizliği bulunmaktadır. Diğer yandan, kurban konumundaki bir çocuk da zorba davranışlar gösterebilmektedir.  Ülkemizde zorbalık ile ilgili yapılan bir çalışmada, araştırmaya katılan ilkokul çağındaki çocukların %40’ının hem mağdur hem de zorba olduğu bulunmuştur (Kapcı, 2004). Ek olarak, zorbalık sürecinde ne mağdur ne de zorba olan üçüncü taraf olarak “izleyiciler” bulunmaktadır (Polanin, Espelage ve Pigott, 2012). Bu gruba giren akranlar mağdur arkadaşlarına destek olabilecekleri gibi zorbanın hedefi haline gelmekten korktukları için duruma müdahale etmemeyi de seçebilmektedirler. 

Zorbalık yukarıda belirtildiği üzere yüz yüze yapılabildiği gibi, iletişim cihazlarının ve internetin hayatımıza girmesiyle birlikte sanal ortamda da meydana gelmektedir.  Siber zorbalık mesaj veya e-mail yoluyla hakaret ve tehdit etme, sosyal medya üzerinden kurbanı incitecek bilgiler, fotoğraflar yayma, oluşturulan sahte hesaplar veya internet sayfaları aracılığıyla kurbanı küçük düşürme gibi yollarla gerçekleşmektedir (Patchin ve Hinduja, 2010). Günümüzde çocuklar ve gençler tarafından telefon kullanımının giderek artması, zorbalığı okul ortamına özgü bir tehdit olmaktan çıkarıp okul dışına da taşımıştır. Aynı zamanda siber zorbalar sahte veya anonim hesaplar ile kimliklerini gizleyebilmektedirler. Böylece, okul zorbalarına kıyasla siber zorbalar mağdurlarda oluşturdukları etkileri gerçek hayatta görmemekte ve davranışlarının sorumluluğunu üstlenmemektedirler; mağdurlarla  daha az empati kurmaktadırlar. Sanal dünyanın ortaya çıkardığı bu faktörler, çocukların zorbadan uzakta oldukları ve güvende hissetmeleri gereken yerlerde bile devamlı olarak tetikte hissetmelerine neden olmaktadır. 

Ne yazık ki zorbalığın sonucunda çocuklarda ortaya çıkan tek problem tetikte olma durumu değildir. Araştırmacılar kurbanların ağrı ve yorgunluk, konsantrasyon güçlüğü, alt ıslatma gibi fiziksel rahatsızlıklar (Gürhan, 2017); depresyon, anksiyete, travma sonrası stres bozukluğu, dissosiyasyon, yalnızlık (Flannery, Wester ve Singer, 2004; Ortega, Elipe, Mora-Merchán, Calmaestra ve Vega 2009) gibi psikolojik rahatsızlıklar yaşadıklarını belirtmektedir. Zorbalık çocukların sadece bugünlerini değil,  geleceklerini de olumsuz etkilemektedir. Mağdur çocuklar okuldan uzaklaşmakta, akademik başarıları düşmekte, akranlarına olan güvenleri ve sosyal ilişkileri zayıflamakta, benlik saygıları azalmakta ve sonuç olarak kendine zarar verme düşünceleri/davranışları dahi ortaya çıkmaktadır. 

Bu noktada zorbalık ile mücadele ve zorbalığa müdahale hayati bir anlam kazanmaktadır. Akran zorbalığı ile mücadele kapsamında okullarda çocukların, ebeveynlerin ve öğretmenlerin zorba davranışların neler olduğu konusunda bilgilendirilmesi; müdahale kapsamında bu davranışlar meydana geldiğinde öğretmenlere ve okul idaresine durumun bildirilmesi,  okul idaresi tarafından zorbalık ve diğer saldırgan davranışlar konusunda caydırıcı önlemler alınması, akran destek grupları oluşturularak zorbalık karşıtı aktiviteler ile sosyal becerilerin güçlendirilmesi hedeflenmektedir (Smith, Ananiadou, ve Cowie, 2003; Hall, 2017). Zorbalık mağduru çocukların fiziksel, psikolojik ve sosyal sorunlarının neler olduğunun ve bu sorunların şiddetinin belirlenmesi, mağdurlar arasında tedavi gereksinimi olanların tespit edilmesi için gereklidir. Psikologlar veya rehber öğretmenler tarafından bu sorunların boyutuna ilişkin ailelere psiko-eğitimlerin düzenlenmesi ve şiddetli derecede psikolojik, psikosomatik ve sosyal sorunlar yaşayan çocukların psikoterapiye yönlendirilmeleri tavsiye edilir. 

Psikolog Zeynep Aliye Vatansever

KAYNAKÇA

Çankaya, İ. (2011). İlköğretimde akran zorbalığı. Eğitim Fakültesi Dergisi, 24(1), 81-92.

Flannery, D.J., Wester, K.L. ve Singer, M.I. (2004). Impact of exposure to violence in school on child and adolescent mental health and behavior. Journal of Community Psychology, 32(5), 559-573.

Gürhan, N. (2017). Her yönü ile akran zorbalığı. Turkiye Klinikleri J Psychiatr Nurs-Special Topics, 3(2), 175-181.

Hall, W. (2017). The effectiveness of policy interventions for school bullying: a systematic review. Journal of the Society for Social Work & Research, 8(1), 45-69.

Kapcı, E.G. (2004). İlköğretim öğrencilerinin zorbalığa maruz kalma türünün ve sıklığının depresyon, kaygı ve benlik saygısıyla ilişkisi. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, 37(1), 1-13.

Ortega, R., Elipe, P., Mora-Merchán, J.A., Calmaestra, J. ve Vega, E. (2009). The emotional impact on victims of traditional bullying and cyberbullying. Journal of Psychology, 217(4), 197-204.

Patchin, J.W. ve Hinduja, S. (2010). Cyberbullying and self-esteem. Journal of School Health, 80(12), 614-621.

Polanin, J.R., Espelage, D.L. ve Pigott, T.D. (2012). A meta-analysis of school-based bullying prevention programs’ effects on bystander ıntervention behavior. School Psychology Review, 41(1), 47-65.

Rivers, I. ve Smith, P.K. (1994). Types of bullying behaviour and their correlates. Aggressive Behavior, 20, 359-368.

Smith, P.K., Ananiadou, K. ve Cowie, H. (2003). Interventions to reduce school bullying. The Canadian Journal of Psychiatry, 48(9), 591-599.

Yaman, E., Eroğlu, Y. ve Peker, A. (2011). Başa Çıkma Stratejileriyle Okul Zorbalığı ve Siber Zorbalık (1. Baskı). İstanbul: Kaknüs Yayınları. 






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HAYAT GÜZELDİR FİLM ANALİZİ

                 Filmimiz, baş kahramanı cüretkâr, konuşkan, umursamaz bir adam olan Guido’nun amcasının yanında garson olarak çalışmaya başlaması ve Dora isminde bir öğretmene âşık olup evlenmesiyle başlıyor ve ailesiyle birlikte 2. Dünya savaşı sırasında Yahudilerin toplandığı bir esir kampına düşmesiyle devam ediyor. Bu esir kampında Guido küçük oğlunu yaşatabilmek için ona bunun bir oyun olduğunu hiç kimseye görünmeden saklanabilen ve hayatta kalanın en sonunda kocaman gerçek bir tanka sahip olacağını söyler çünkü oğlunun en sevdiği oyuncak tanktır. Böylelikle Guido oğlunun bu yıkıcı durumdan etkilenmemesini ve durumu bir oyunmuş gibi algılamasını sağlamış oldu İnsanın hayata tutunması için her zaman bir motivasyona ihtiyaç duyduğu gerçeği aslında filmde baş karakterimiz Guido’nun ailesi için kampta hayatta kalma mücadelesi vermesi, ailesinin bütünlüğünü korumaya çalışması, çocuğunun sağ kalması için çabalaması aslında belki de fizik...

Taklit Hastalıktan Dayatılan Hastalığa Munchausen Sendromunun Analizi

İnsanı bedensel, ruhsal ve sosyal bileşenlerin bir bütünü olarak düşündüğümüzde, bu bütünlüğün korunması ve sürdürülmesi sağlıklı olmayı temsil etmektedir. Bu iyilik halinin ortadan kalkması ise hastalığı ifade eder. İnsanların hastalık davranışları, hastalığın akut veya kronik olmasından, hasta kişinin sosyo-ekonomik ve kişisel özelliklerinden etkilenebilmektedir. Sayılan bu özellikler aynı zamanda hastalığa karşı gösterilen psikolojik tepkilerin de belirleyicisi olabilmektedir. Hastalık yüzünden çekilen acı ve bu acının kişinin hayatında yarattığı etki, o kişinin psikolojik sağlamlığının düzeyine göre daha hafif veya daha şiddetli hale gelebilir. Psikolojik sağlamlık, kişinin yaşadığı zor durumlar karşısında ruh sağlığını koruyabilme kapasitesi ve bu durumlara “uyum sağlama yeteneği” (Öz ve Bahardır Yılmaz, 2009, s.83) olarak açıklanmaktadır. Psikolojik sağlamlığı etkileyen en önemli faktörlerden biri ise sosyal destektir. Kronik hastalığı olan kişilerle yapılan bir çalışmada, algı...

OSB ve Taklit Becerisi

            Taklit, erken çocuklukla birlikte gelişen sosyal bir etkileşim becerisidir. Bu beceri, çocukların hem sosyal hayatında hem de yeni bilgi ve beceri kazanmalarında önemli rol oynamaktadır (Ingersoll, 2008b; Ingersoll ve Lalonde, 2010). Ayrıca, taklidin iletişimsel yönü ele alınırsa; ebeveyn- bebek arasındaki ilk etkileşim aracı olduğunu da söyleyebiliriz (Turan ve Ökçün-Akçamuş, 2013). Örneğin, bebekler karşılıklı gülümseyerek ya da çeşitli jest ve mimikler yaparak ebeveynlerinin çeşitli ses ve hareketlerini taklit ederler ve böylelikle aslında onlarla iletişime geçmiş olurlar.          Taklidin diğer bir işlevi olan öğrenmek ise, çocuklara fiziksel ve sosyal çevrelerini keşfetme şansı tanıdığı gibi bu çevrelerden çeşitli deneyimler öğrenmesini de sağlar. Bu öğrenme sadece sosyal değil aynı zamanda bilişseldir de çünkü taklit becerisinin denem- yanılma ya da problem çözme gibi ö...