Ana içeriğe atla

Bölünmüş Çocukluk: Çocukların Bağlanma Stilleri ve Boşanmanın Çocuk Üzerindeki Psikolojik Etkileri


Dünyaya geldiğimiz andan itibaren benliğimizi yaratmadaki en önemli etken ebeveyn- çocuk  ilişkisidir. Ebeveynle kurulan ilişki, dünyayla kurduğumuz ilişikinin kökünü oluşturur. Bu kök bizim yaşamımız  boyunca ilişkilerimizi nasıl yaşayacağımızı belirler. İşte biz bu köke psikoloji literatüründe bağlanma diyoruz.  

Bağlanma çok kısaca, ebeveyn üzerinden dünyayla kurulan bağ sürecidir. Bağlanma kavramının  özünde, ebeveyn tarafından karşılanması gereken sevgi, ilgi ve huzur gibi ihtiyaçlar yatmaktadır.  Ebeveynlerle kurulan ilişki durumu ve diğer pek çok faktöre bağlı olarak çeşitli bağlanma stillerini ortaya  çıkmaktadır: Güvenli, kaygılı ve kaçınan.  

Bağlanma stillerini belirleyen faktörlerden belki de en önemlisi, ebeveynlerin birbiriyle kurduğu  ilişkinin kalitesidir. Araştırmalar; anne-babaları boşanmış ya da ayrı olan çocukların anne-babaları birlikte  olan çocuklara göre, ebeveynlerine karşı güvensiz bağlanma stili geliştirdiklerini göstermektedir. Buna göre  boşanma, çocuklara verilen güven duygusunun kesintiye uğramasına neden olabilmektedir. Dolayısıyla  bağlanmanın da. 

Bağlanma stilinin daha çok 0-2 yaş yani bebeklik döneminde oluştuğunu sonrasında da bir müdahale  olmadıkça sabit kaldığı bilinmektedir. Buna göre özellikle 0-2 yaş dönemindeyken yaşanan boşanmalar,  çocukların bağlanma stili açısından daha fazla risk teşkil ettiği ifade edilebilmektedir. Bunun yanında  çocuklar için sağlıklı bir şekilde yönetilmeyen boşanma süreci, 2 yaş sonrasında travma olarak  algılanabilmekte ve bağlanma stilini yine olumsuz izler bırakabilmektedir. 

Peki ya bağlanmanın kesintiye uğramaması için ebeveynler neler yapabilir? 

Çocuklara karşı olabildiğince dürüst olun. Boşanmadan onlara bahsedin ancak üzücü detayları  atlayarak: Ebeveynlerinin boşanacaklarını öğrenmek çocuklar için çok acı olsa da, hayatlarını  etkileyecek değişiklikleri anlamaları onlar için oldukça önemlidir. Her iki ebeveynlerini de çok  sevdikleri için, bir ebeveynin bozuk karakteriyle ilgili detayları duymak onlar için çok zordur. Ama  yine de kendi yaşlarına uygun açıklamalara ihtiyaçları vardır. 

Onları silah olarak kullanmayın ve önlerinde kavga etmeyin. Birbirinizi aşağılamayın ya da  küçümsemeyin: Çocukların yaşadıkları en zor durumlardan biri de, bir ebeveynlerinin diğer  ebeveynleri hakkın da olumsuz konuşması veya ona karşı saygısız davranmasıdır. Çocuklar her iki  ebeveynlerinin de bir parçası olduklarını gayet iyi bilirler ve bir ebeveynlerinin kötülenmesi, onların  da bir parçalarının kötü olduğunu düşünmelerine neden olur. Diğer ebeveyn hakkında olumsuz  şeyler söylemekten kaçınmak kadar onun olumlu yönlerini, özellikle de çocuğunuzun ondan aldığı  veya öğrendiği yönlerini vurgulamanız çok faydalı olacaktır. Her şeyin ötesinde, eski eşinizin özel  hayatı konusunda çocuğunuza soru sorma dürtünüze hâkim olun; çünkü bu, çocuklar için en korkunç  çıkmazlardan biridir. 

Çocuklarınızın doğru yaptığı şeyleri onlara söyleyin: Çocuklar genellikle doğru yaptıkları şeyler  hakkında nadiren takdir edildikleri için şikayet ederler. Sürekli ve istikrarlı bir şekilde çocuğunuzun  güçlü yönlerini öne çıkararak, yaptığı iyi işler için onu överek, sergilediği gayretlerin farkında olarak,  başarılarını alkışlayarak ve ona duyduğunuz koşulsuz sevgiyi sürekli göstererek, çocuğunuza büyük  bir armağan vermiş olursunuz. 

Boşanmaya onlar açısından da bakın: Çocuklar genellikle ebeveynlerinin boşanma öncesinde,  esnasında ve sonrasında çektikleri acıların ve yaşadıkları zorlukların farkındadır ve bu yüzden onları 

kendi duygularından korumak isterler. Ama ebeveynler, boşanmanın ailedeki herkes için zor bir şey  olduğunun ve çocuklar açısından da büyük değişikliklere ve zorluklara yol açacağının farkında  oldukları zaman, çocuklar büyük bir rahatlama hissederler. Ebeveynler, hayatlarındaki değişiklikler  konusunda çocuklarının neler hissettiklerini fark ettikleri ve çocuklarına duygularını  paylaşabilecekleri açık bir ortam sundukları zaman, onlara büyük bir yardımda bulunmuş olurlar. 

İkiniz arasında seçim yapmaya zorlamayın: Boşanma ertesinde çocuklar genellikle kendilerini yalnız  hissederler ve ebeveynlerine ne söyleyeceklerini bilemezler. Ebeveynler acı çekerken ve çatışmalar  yaşarken bazen istemeden de olsa çocuklarını kavganın ortasında bırakırlar. Çocuklar diğer  ebeveynleri hakkındaki olumsuz yorumları duymak zorunda kalır veya buz gibi bir sessizlikte, hayatta  en sevdikleri iki insanın arasındaki soğuk savaşın ortasında kalırlar. Bunun sonucunda ise, kendilerini  aşırı derecede parçalanmış, mutsuz, güvensiz hissederler ve genellikle de ebeveynlerinden birine  veya her iki sine birden öfke duyarlar. Bazı durumlarda ise ebeveynlerden biri farkında olmadan  diğer ebeveynin çocuklarının sevgisini hak etmediğini ima edebilir. 

Lütfen sizi daha çok sevsin diye onlara rüşvet vermeyin: Çocuklar her şey gibi rüşveti de anında  anlarlar. Anne babalarının suçluluk duygusundan faydalanıp giysi, oyuncak, şeker gibi çeşitli şeyler  talep edebilirler; ama aslında onlara sınırlar koyduğunuz zaman kendilerini çok daha rahat  hissederler. Çocuklarla birlikte geçirilen kaliteli zamanın ve onların hayatlarında olup biten şeylere  sevgi dolu ve düşünceli bir şekilde ilgi göstermenin yerini hiçbir şey tutamaz. Bunlar, çocukların hem  annelerinden hem de babalarından bekledikleri ve onlara saygı duymalarını sağlayan şeylerdir. 

Ve son olarak onlara sevdiğinizi gösterin. Bunu bilseler de buna sık sık ihtiyaçları olacak: Boşanma  çocuklar açısından büyük bir belirsizlik anlamına geldiği için, ebeveynleri tarafından sevildikleri  konusunda sık sık güvenceye ihtiyaç duyarlar. Bu çok önemli mesajı ebeveynlerinden tekrar tekrar  duymak onları çok rahatlatır. 

Tüm bunlar çocukların size ve hayata güvenli bağlanmaları için gerekli köklerdir. Lütfen onlardan  sevginizi ve ilginizi esirgemeyin. 

Psikolojik Danışman Begüm Bartan 

Kaynakça 

Dr. Carroll - Önce Çocuklar




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HAYAT GÜZELDİR FİLM ANALİZİ

                 Filmimiz, baş kahramanı cüretkâr, konuşkan, umursamaz bir adam olan Guido’nun amcasının yanında garson olarak çalışmaya başlaması ve Dora isminde bir öğretmene âşık olup evlenmesiyle başlıyor ve ailesiyle birlikte 2. Dünya savaşı sırasında Yahudilerin toplandığı bir esir kampına düşmesiyle devam ediyor. Bu esir kampında Guido küçük oğlunu yaşatabilmek için ona bunun bir oyun olduğunu hiç kimseye görünmeden saklanabilen ve hayatta kalanın en sonunda kocaman gerçek bir tanka sahip olacağını söyler çünkü oğlunun en sevdiği oyuncak tanktır. Böylelikle Guido oğlunun bu yıkıcı durumdan etkilenmemesini ve durumu bir oyunmuş gibi algılamasını sağlamış oldu İnsanın hayata tutunması için her zaman bir motivasyona ihtiyaç duyduğu gerçeği aslında filmde baş karakterimiz Guido’nun ailesi için kampta hayatta kalma mücadelesi vermesi, ailesinin bütünlüğünü korumaya çalışması, çocuğunun sağ kalması için çabalaması aslında belki de fizik...

Taklit Hastalıktan Dayatılan Hastalığa Munchausen Sendromunun Analizi

İnsanı bedensel, ruhsal ve sosyal bileşenlerin bir bütünü olarak düşündüğümüzde, bu bütünlüğün korunması ve sürdürülmesi sağlıklı olmayı temsil etmektedir. Bu iyilik halinin ortadan kalkması ise hastalığı ifade eder. İnsanların hastalık davranışları, hastalığın akut veya kronik olmasından, hasta kişinin sosyo-ekonomik ve kişisel özelliklerinden etkilenebilmektedir. Sayılan bu özellikler aynı zamanda hastalığa karşı gösterilen psikolojik tepkilerin de belirleyicisi olabilmektedir. Hastalık yüzünden çekilen acı ve bu acının kişinin hayatında yarattığı etki, o kişinin psikolojik sağlamlığının düzeyine göre daha hafif veya daha şiddetli hale gelebilir. Psikolojik sağlamlık, kişinin yaşadığı zor durumlar karşısında ruh sağlığını koruyabilme kapasitesi ve bu durumlara “uyum sağlama yeteneği” (Öz ve Bahardır Yılmaz, 2009, s.83) olarak açıklanmaktadır. Psikolojik sağlamlığı etkileyen en önemli faktörlerden biri ise sosyal destektir. Kronik hastalığı olan kişilerle yapılan bir çalışmada, algı...

OSB ve Taklit Becerisi

            Taklit, erken çocuklukla birlikte gelişen sosyal bir etkileşim becerisidir. Bu beceri, çocukların hem sosyal hayatında hem de yeni bilgi ve beceri kazanmalarında önemli rol oynamaktadır (Ingersoll, 2008b; Ingersoll ve Lalonde, 2010). Ayrıca, taklidin iletişimsel yönü ele alınırsa; ebeveyn- bebek arasındaki ilk etkileşim aracı olduğunu da söyleyebiliriz (Turan ve Ökçün-Akçamuş, 2013). Örneğin, bebekler karşılıklı gülümseyerek ya da çeşitli jest ve mimikler yaparak ebeveynlerinin çeşitli ses ve hareketlerini taklit ederler ve böylelikle aslında onlarla iletişime geçmiş olurlar.          Taklidin diğer bir işlevi olan öğrenmek ise, çocuklara fiziksel ve sosyal çevrelerini keşfetme şansı tanıdığı gibi bu çevrelerden çeşitli deneyimler öğrenmesini de sağlar. Bu öğrenme sadece sosyal değil aynı zamanda bilişseldir de çünkü taklit becerisinin denem- yanılma ya da problem çözme gibi ö...