AFGAN BİR KADININ 4 ÇOCUĞUYLA UMUDA YOLCULUĞU
Yüce Allah’ın adıyla,
Benim adım SARA. Size bir göçmen kadın olarak yaşadığım zorlukları, göç hikayemi ve başımdan geçenleri anlatmak istiyorum. Afganistanlıyım, 5 çocuğum var; 3 kız, 2 erkek olmak üzere. Ne yazık ki sevgili eşim, ben en küçük oğluma hamileyken Taliban tarafından şehit edildi. Yalnız bir kadın olarak 5 çocuk büyütmek gerçekten çok zordu. Ben onlar için yaşadım; onların sevinciyle sevindim, onların üzüntüsüyle üzüldüm. Bütün zorluklara ve imkansızlıklara rağmen çocuklarımı okutmak için çok çaba verdim çünkü onları hem çok seviyor hem de eğitimlerini çok önemsiyordum. Çocuklarıma hediye olarak iyi birer insan olmalarını armağan etmek istiyordum ve hala da istiyorum. Zor olsada hayatımız bir şekilde iyisiyle kötüsüyle ilerledi ve yıllar böylelikle geçti. Kızlarım büyüdüler güzel birer genç kız oldular. 2015 yılına geldiğimizde en büyük kızım evlendi. Her şey çok güzel ilerliyordu, ta ki 2016’da Taliban’a mensup bir aile elinde silahlarla evimize gelip tehdit ve zorlamayla kızlarımı oğullarıyla evlendirmek isteyinceye kadar. Ben tabii ki kızlarımı onlara vermeyi reddettim ve onları kovdum. Buna rağmen beni tehdit ettiler ve eğer kızlarımın oğullarıyla evlenmesine izin vermezsem isteğim dışı, yani zorla, kızlarımı kaçıracaklarını söylediler. Tabii ki bu olanlardan sonra çok korktuk, kızlarımı bir terör örgütüne kurban vermeyi asla istemediğim için erkek kardeşimden yardım istedim. Zaten eşim vefat ettiğinden beri bize en büyük desteği erkek kardeşim sağlıyordu. Erkek kardeşimle yaptığım istişare sonrası kızlarımı kurtarmanın tek yolunun Afganistan’dan kaçmak olduğuna karar verdik. Bir haftadan biraz uzun bir seyahat ile Avrupa'ya kaçmak için plan yaptık. Çocuklarımı terör örgütünden kurtarmanın tek yolu daha güvenli bir ülkeye gitmekti. Ayrıca büyük kızım eşiyle Almanya’da yaşıyordu. Böylelikle büyük kızımın yanına gitmeyi de planlıyorduk. Bütün hazırlığımızı yaptık, gerekli eşyalarımızı yanımıza aldık ve 10 günlük bir araba yolculuğuyla önce İran‘a oradan da İran-Türkiye sınırına geldik. Çok yüksek bir dağ vardı ve rehber bu dağı yürüyerek aşmamız gerektiğini ancak sonra Türkiye sınırına varıp giriş yapabileceğimizi söyledi. Dağ çok yüksekti, hava çok soğuktu ve eşyalarımız ağırdı. Bize rehberlik yapan kaçakçı adam eşyalarımızı dağdan attı çünkü ölmek istemediğini ve bu kadar yavaş ilerlersek ya donarak ya yorgunluktan ya da teröristler tarafından vurularak ölebileceğimizi söyledi. Böylelikle içinde pasaportlarımızın, kimliklerimizin ve okul diplomalarının bulunduğu, kısacası bütün önemli eşyalarımızın olduğu, o çantayı uçurumdan aşağıya attı. Göç yolculuğumuzun en tehlikeli kısmı bu dağı aşarken geçti. O kadar çok yürüdük ki dizlerim çok büyük hasar gördü. Şu anda bu sebepten uzun mesafe yürüyemiyorum. Bir ara dağda tırmanırken daha fazla dayanamayacağımı ve öleceğimi sandım, o sırada büyük kızımı yanıma çağırdım ve eğer ölürsem devam etmeleri için söz istedim. Ama elhamdülillah ki Allah bize yardım etti ve biz o dağı aştık. Sadece bu yüzden bile kendimi çocuklarımın kahramanı gibi hissediyorum. Dağ bitince Van şehri göründü ve bu şehirde bulunan Kapıköy Sınır Kapısı’ndan Türkiye’ye girdik. Bize yardım eden adam bizi İstanbul’a götürdü, oradan da İzmir’e geçtik çünkü çoğu göçmenin hayal ettiği gibi, biz de gece botlarla Yunanistan’a geçmeyi oradan da Avrupa’ya ulaşmayı hedefliyorduk. Maalesef işler yolunda gitmedi ve botumuz zarar gördü, orada büyük bir can pazarı yaşanabilirdi ama Allah’a şükür ki Türk askeri bizi kurtardı. Daha sonra oradan Ankara’ya gönderildik ve Ankara’da bulunan Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğine başvurduk ve buranın da yönlendirmesiyle yaşamak ve yerleşmek için şu an bulunduğumuz şehir, Afyonkarahisar’a gönderildik.Yaşadığımız bunca kötü deneyim ve göçmen olmanın zorlukları tabii ki bizi çok yıprattı. Kızlarımın lise diplomaları dağda o çanta ile birlikte atıldığından üniversite okuyamadılar. 2 oğlum ilk başta liseye gitse de göçmen oldukları için maruz kaldıkları akran zorbalığına dayanamadılar ve ailemizi geçindirmek için çalışmaya başladılar. İlk geldiğimiz zamanlar her ne kadar büyük ekonomik sıkıntılarla boğuşsakta burada güzel ve kibar insanlarla da tanıştık. Buna vesile olan yerlerden biri Sahra Yardımlaşma Derneği’ydi. Bize ekonomi, hukuk, sağlık ve psikoloji gibi pek çok alanda yardım eli uzattılar. Her şeye rağmen bugün çocuklarımla Taliban’dan kurtulmuş olduğum ve bu güzel insanlarla tanıştığım için Allah’a şükürler olsun. Bizi ülkelerine kabul eden sizlere ve Cumhurbaşkanınıza minnet doluyum. Huzurlu ve barış içinde bir dünyada yaşamak dileğiyle…
Sara Hameed
Macide Kahraman
Yorumlar
Yorum Gönder