Ana içeriğe atla

Güç, Kadın, Toplum


Google’a “güçlü kadın” olarak arama yaptığınızda karşınıza “kadınların iş dünyasındaki yeri, kadın istihdamı ve girişimci kadınlar” ile ilgili haberler çıkmaktadır. Güçlü kadının gücünü sadece ekonomik dünyaya sığdırmaya çalışan bir oluşum var. “Kadın” olarak arama yaptığınızda ise karşınıza bol bol “kadın cinayetleri, kadın istismarı, kadına yönelik şiddet” ile ilgili üçüncü sayfa haberleri çıkmaktadır. Dahası toplumsal cinsiyet, toplumda kadın olmak gibi başlıklarla karşılaşıyorsunuz.

Bu dünyada kadın olmak ne demek? Ve madalyonun diğer yüzü, bu dünyada erkek olmak ne demek? Bu sorulara vereceğimiz cevaplar, bulacağımız anlamlar, değerlerimiz, var olmak, özgür olmak…. Bu dünyada insan olmak ne demek? Bu sorulara sayfalarca cevap yazılabilir. Ama biz gelelim yeryüzünde “güçlü kadının” cevabını bulmaya.

Yapılan bilimsel araştırmalara göre ataerkil toplumlardan önce anaerkil bir toplumun var olduğu belirtilmektedir. Dünya tarihinde ilk anaerkil toplumlar göçebe hayatı sürmektedirler, avcı-toplayıcı bir yapı ile hayatlarını idame etmektedirler. Kadın hakimiyetinin olduğu böyle toplumlarda göçebe hayat sürerken, ahlak anlayışında eşitsizlik ve özel mülkiyet olmadığı gibi, kişisel kavgaların dışında savaşlar yoktu. Erkekler avlanma ile ilgilenirken, yönetim ve tarım ise kadına ait görevlerdi. Zengin fakir farkı yok, eşitlikçi bir anlayış hakim. Bu düzen avcı-toplayıcı toplumsal yapıdan tarım devrimine geçtiğinde değişti ve bu değişim kadın ve erkekler arasındaki eşitsizliklerin artmasına neden oldu. Ekonomik gücü artan erkek her yönden kadını kısıtlamaya başladı. Bu yönüyle baş gösteren toplumsal eşitsizlik, kadınların insan olma haklarının ihlalidir ve kadınlara uygulanan en yaygın şiddettir. Kadının gücünü bu karmaşada ilk savunan ve feminist ideolojinin kurucusu olan Olympe de Gouges “Kadın Hakları” adlı bir el broşürünü Fransız Devrimi’nin erken safhalarında yayınladıktan sonra giyotinle idam edilmiştir. 

Günümüzde şiddete her süreçte maruz kalan kadını korumak için pek çok güçlendirme programı akademik literatürde yerini almıştır. Şiddet gören kadını güçlendirmek, sosyal destek sistemlerini artırmak, şiddet döngüsünü ele almak, yasal süreçler, toplumsal kaynaklar, bilgi vermek, güvenlik planı oluşturmak, sorun çözmek, psikososyal yönden toplumu ve kadınları değerlendirmek gibi pek çok yönden güçlendirme ele alınmıştır. Fakat bu yaklaşımların ne kadarı başarılı, ne kadarı kadına yönelik şiddet olaylarının önüne tam anlamıyla geçebiliyor? Tarihsel kökenlere baktığımızda taşın altından ekonomik nedenler çıkıyorken, biz bu olayları hangi yönüyle değerlendiriyoruz? Güçlü olayı ve güçlendirme çalışmalarını neresinden görüyoruz? Ekonomik dengenin değişmesi ile kadına yönelik şiddetin artması birbirine paralel durumlar aslında ve bu yüzden bugün “güçlü kadın” dediğimizde karşımıza ekonomik anlamda ayakları yere basan kadınlar çıkıyor. Yani toplum gücü para ile eşit hale getiriyor. 

Peki güç nedir? “Potansiyel etki” olarak kısaca ele alınmaktadır. Yani etki niteliği taşıyan bir olgudur. Bizler aslında “kadının gücünü” topluma olan etkisi ile değerlendirebiliriz. Tarihsel bilgilere bakıldığında kadının toplumları güzelleştirdiğini, güçlendirdiğini açık ve net görebiliriz. Ne zaman ekonomik dengeler değişti işte o zaman kadının toplumdaki yeri değişti. Ve bizler insan olarak, insan olmayı ne zaman paranın elinden kurtarabilirsek o zaman, işte o gün kadını ve erkeği aynı güçlü bireyler haline getirip barışın hüküm sürdüğü toplumlar ve özgürlük ile mutluluğu bulmuş bir dünya yaratabiliriz.

Öğr. Gör. Behice Belkıs ÇALIŞKAN

 KAYNAKLAR

Bahadır Yılmaz E, Öz F. Şiddete maruz kalan kadınlara yönelik güçlendirme programı ve hemşirelik. HEAD 2019;16(4):338-342

Bürgin Erzene, D. (2014) Feminist Kuram. Kadın ve Toplum (Edt. Yrd. Doç. Dr. Gülnur ERCİYEŞ Yrd. Doç. Dr. Nazife AYDINOĞLU), Meta Matbaacılık, İzmir

Alkan, A., Erdem, R. (2019). Güç: Formal Ve İnformal Yönden Güce Kavramsal Bir Bakış. Süleyman Demirel Üniversitesi Vizyoner Dergisi, Yıl: 2019, Cilt: 10, Sayı: 24, ss.405-433








Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HAYAT GÜZELDİR FİLM ANALİZİ

                 Filmimiz, baş kahramanı cüretkâr, konuşkan, umursamaz bir adam olan Guido’nun amcasının yanında garson olarak çalışmaya başlaması ve Dora isminde bir öğretmene âşık olup evlenmesiyle başlıyor ve ailesiyle birlikte 2. Dünya savaşı sırasında Yahudilerin toplandığı bir esir kampına düşmesiyle devam ediyor. Bu esir kampında Guido küçük oğlunu yaşatabilmek için ona bunun bir oyun olduğunu hiç kimseye görünmeden saklanabilen ve hayatta kalanın en sonunda kocaman gerçek bir tanka sahip olacağını söyler çünkü oğlunun en sevdiği oyuncak tanktır. Böylelikle Guido oğlunun bu yıkıcı durumdan etkilenmemesini ve durumu bir oyunmuş gibi algılamasını sağlamış oldu İnsanın hayata tutunması için her zaman bir motivasyona ihtiyaç duyduğu gerçeği aslında filmde baş karakterimiz Guido’nun ailesi için kampta hayatta kalma mücadelesi vermesi, ailesinin bütünlüğünü korumaya çalışması, çocuğunun sağ kalması için çabalaması aslında belki de fizik...

Taklit Hastalıktan Dayatılan Hastalığa Munchausen Sendromunun Analizi

İnsanı bedensel, ruhsal ve sosyal bileşenlerin bir bütünü olarak düşündüğümüzde, bu bütünlüğün korunması ve sürdürülmesi sağlıklı olmayı temsil etmektedir. Bu iyilik halinin ortadan kalkması ise hastalığı ifade eder. İnsanların hastalık davranışları, hastalığın akut veya kronik olmasından, hasta kişinin sosyo-ekonomik ve kişisel özelliklerinden etkilenebilmektedir. Sayılan bu özellikler aynı zamanda hastalığa karşı gösterilen psikolojik tepkilerin de belirleyicisi olabilmektedir. Hastalık yüzünden çekilen acı ve bu acının kişinin hayatında yarattığı etki, o kişinin psikolojik sağlamlığının düzeyine göre daha hafif veya daha şiddetli hale gelebilir. Psikolojik sağlamlık, kişinin yaşadığı zor durumlar karşısında ruh sağlığını koruyabilme kapasitesi ve bu durumlara “uyum sağlama yeteneği” (Öz ve Bahardır Yılmaz, 2009, s.83) olarak açıklanmaktadır. Psikolojik sağlamlığı etkileyen en önemli faktörlerden biri ise sosyal destektir. Kronik hastalığı olan kişilerle yapılan bir çalışmada, algı...

OSB ve Taklit Becerisi

            Taklit, erken çocuklukla birlikte gelişen sosyal bir etkileşim becerisidir. Bu beceri, çocukların hem sosyal hayatında hem de yeni bilgi ve beceri kazanmalarında önemli rol oynamaktadır (Ingersoll, 2008b; Ingersoll ve Lalonde, 2010). Ayrıca, taklidin iletişimsel yönü ele alınırsa; ebeveyn- bebek arasındaki ilk etkileşim aracı olduğunu da söyleyebiliriz (Turan ve Ökçün-Akçamuş, 2013). Örneğin, bebekler karşılıklı gülümseyerek ya da çeşitli jest ve mimikler yaparak ebeveynlerinin çeşitli ses ve hareketlerini taklit ederler ve böylelikle aslında onlarla iletişime geçmiş olurlar.          Taklidin diğer bir işlevi olan öğrenmek ise, çocuklara fiziksel ve sosyal çevrelerini keşfetme şansı tanıdığı gibi bu çevrelerden çeşitli deneyimler öğrenmesini de sağlar. Bu öğrenme sadece sosyal değil aynı zamanda bilişseldir de çünkü taklit becerisinin denem- yanılma ya da problem çözme gibi ö...