Merhaba hocam, bu ay temamızla ilgili olarak pozitif psikoloji hakkında röportaj yapmak istiyoruz. Siz de
pozitif psikoloji denilince akla gelen akademisyenlerin başında geliyorsunuz. Burada olduğunuz için
teşekkür ederim. Keyifli bir röportaj olacağını düşünüyorum.Öncelikle hoş geldiniz, bize kendinizden
bahseder misiniz?
Hoş buldum Zeynep. Ben Niğde'de doğdum, büyüdüm. Çocukluğumdan beri okumayı, araştırmayı seven
biriydim. Kitaplarla aram hep iyi olmuştur. Bu da beni sosyal bilimlere yöneltti. Üsküdar Üniversitesi Psikoloji
Bölümü’nde öğretim üyesi olarak görev yapıyorum. Pozitif psikoloji ile ilgili çalışmalar yapıyorum. Daha çok
yaşamın anlam ve amacı, mutluluk ve iyi oluş gibi konularda araştırmalar yürütüyorum, seminerler konferanslar
veriyorum. Senin de bildiğin üzere Avrasya Pozitif Psikoloji Kongresini düzenliyorum. Salgın süreci biter bitmez
dördüncü kongremizi de gerçekleştireceğiz. Bununla ilgili duyuru ve gelişmeleri sosyal medya hesaplarımızdan
takip edebilirsiniz (Twitter: @pozitifpsk). Pozitif psikoloji yaklaşımının ülkemizde yaygınlaşması ve gelişmesi
için bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Onun dışında seyahat etmeyi, farklı ülkeler görmeyi ve fotoğraf çekmeyi
seviyorum.
biriydim. Kitaplarla aram hep iyi olmuştur. Bu da beni sosyal bilimlere yöneltti. Üsküdar Üniversitesi Psikoloji
Bölümü’nde öğretim üyesi olarak görev yapıyorum. Pozitif psikoloji ile ilgili çalışmalar yapıyorum. Daha çok
yaşamın anlam ve amacı, mutluluk ve iyi oluş gibi konularda araştırmalar yürütüyorum, seminerler konferanslar
veriyorum. Senin de bildiğin üzere Avrasya Pozitif Psikoloji Kongresini düzenliyorum. Salgın süreci biter bitmez
dördüncü kongremizi de gerçekleştireceğiz. Bununla ilgili duyuru ve gelişmeleri sosyal medya hesaplarımızdan
takip edebilirsiniz (Twitter: @pozitifpsk). Pozitif psikoloji yaklaşımının ülkemizde yaygınlaşması ve gelişmesi
için bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Onun dışında seyahat etmeyi, farklı ülkeler görmeyi ve fotoğraf çekmeyi
seviyorum.
O zaman ilk sorumuzla başlayalım, pozitif psikoloji nedir? Hangi yönüyle diğer alanlardan ayrışır?
Pozitif psikolojiyi psikolojinin yeni çocuğu olarak nitelendiriyoruz. Yeni bir girişim. 1998 yılında Martin
Seligman’ın girişimleriyle başlamış, en genel tabiriyle iyi yaşamanın bilimidir. İnsanın olumlu ve güçlü yönlerine
odaklanan bir yaklaşımdır. Özellikle psikolojinin kısa tarihine baktığımızda, psikolojinin büyük oranda olumsuz
insan özelliklerine, ruh sağlığı bozukluklarına ve insanın zayıflıklarına odaklandığını görüyoruz. Oysa “Psikoloji
nedir?” diye sorduğumuzda, insan davranışlarını araştıran bir bilim dalı olarak nitelendiriyoruz. Ama genelde
olumsuz insan davranışlarını araştıran bir bilim dalı olarak karşımıza çıkıyor. İnsanın olumlu yönlerinin yeterince
araştırılmadığı düşüncesinden yola çıkarak böyle bir yaklaşım ortaya çıkıyor. Ciddi de bir talep görüyor. Henüz
20 yıllık bir süre olmasına rağmen alana dair birçok kitap basılmış; araştırma, çalışma, ve kongreler yapılmış
durumda. Buradan da aslında bir ihtiyaç olduğunu görüyoruz, yani bir ihtiyaçtan ortaya çıkmıştır diyebilirim.
İnsanların nasıl mutlu olacağını, yaşam kalitesini nasıl arttıracaklarını inceleyen bir bilim dalına ihtiyaç vardır.
Seligman’ın girişimleriyle başlamış, en genel tabiriyle iyi yaşamanın bilimidir. İnsanın olumlu ve güçlü yönlerine
odaklanan bir yaklaşımdır. Özellikle psikolojinin kısa tarihine baktığımızda, psikolojinin büyük oranda olumsuz
insan özelliklerine, ruh sağlığı bozukluklarına ve insanın zayıflıklarına odaklandığını görüyoruz. Oysa “Psikoloji
nedir?” diye sorduğumuzda, insan davranışlarını araştıran bir bilim dalı olarak nitelendiriyoruz. Ama genelde
olumsuz insan davranışlarını araştıran bir bilim dalı olarak karşımıza çıkıyor. İnsanın olumlu yönlerinin yeterince
araştırılmadığı düşüncesinden yola çıkarak böyle bir yaklaşım ortaya çıkıyor. Ciddi de bir talep görüyor. Henüz
20 yıllık bir süre olmasına rağmen alana dair birçok kitap basılmış; araştırma, çalışma, ve kongreler yapılmış
durumda. Buradan da aslında bir ihtiyaç olduğunu görüyoruz, yani bir ihtiyaçtan ortaya çıkmıştır diyebilirim.
İnsanların nasıl mutlu olacağını, yaşam kalitesini nasıl arttıracaklarını inceleyen bir bilim dalına ihtiyaç vardır.
Pozitif psikolojinin çalıştığı ve odaklandığı konular nelerdir?
En temel anlamda “Ruh sağlığı yerinde olan insan kimdir?”, “Hayatı yaşamaya değer kılan şeyler nelerdir?”,
“İyi ve anlamlı bir yaşam nasıl olur?”, “Nasıl daha mutlu oluruz?”, “Nasıl daha iyi ve anlamlı yaşayabiliriz?”
gibi sorulara cevap bulmaya çalışıyor. Şunu da eklemeliyiz: Pozitif psikoloji, sadece mutluluk bilimi de değil.
Evet mutluluk önemli konularından biri ancak bunun dışında umut, iyimserlik, affedicilik, sosyal zeka, duygusal
zeka, yaşamın anlamı ve amacı, öz saygı, öz anlayış, şükran duyma, akış gibi onlarca konuyla ilgileniyor. Dünyada
insanın umudunu kıran ciddi sıkıntılar var: terör, bitmeyen savaşlar, açlık , fakirlik gibi birçok olumsuz şeyler...
Bu kadar olumsuzluğun olduğu dünyada insanlara yaşam sevinci, mutluluk, umut konusunda bir şeyler
söyleyebilecek bir disipline ihtiyaç vardı, pozitif psikolojinin de bu ihtiyacı karşıladığını düşünüyorum.
“İyi ve anlamlı bir yaşam nasıl olur?”, “Nasıl daha mutlu oluruz?”, “Nasıl daha iyi ve anlamlı yaşayabiliriz?”
gibi sorulara cevap bulmaya çalışıyor. Şunu da eklemeliyiz: Pozitif psikoloji, sadece mutluluk bilimi de değil.
Evet mutluluk önemli konularından biri ancak bunun dışında umut, iyimserlik, affedicilik, sosyal zeka, duygusal
zeka, yaşamın anlamı ve amacı, öz saygı, öz anlayış, şükran duyma, akış gibi onlarca konuyla ilgileniyor. Dünyada
insanın umudunu kıran ciddi sıkıntılar var: terör, bitmeyen savaşlar, açlık , fakirlik gibi birçok olumsuz şeyler...
Bu kadar olumsuzluğun olduğu dünyada insanlara yaşam sevinci, mutluluk, umut konusunda bir şeyler
söyleyebilecek bir disipline ihtiyaç vardı, pozitif psikolojinin de bu ihtiyacı karşıladığını düşünüyorum.
Hocam pozitif psikolojinin bir ihtiyaçtan ortaya çıktığını söylediniz, peki geçmişe baktığımızda da çok
sıkıntılı zamanlar vardı ve o zaman da ihtiyaçtı. Neden o zaman o olana yönelim olmadı?
sıkıntılı zamanlar vardı ve o zaman da ihtiyaçtı. Neden o zaman o olana yönelim olmadı?
Şöyle ki, insanlık “Nasıl yaşarım?” sorusuna büyük oranda cevap buldu. Bugün önemli sorunlar olsa bile
biliyoruz ki birçok hastalığa tedavi bulundu, yaşam süresi uzadı, açlıkla büyük oranda mücadele edebiliyoruz.
Bu sefer yeni bir soru, “Niçin yaşıyorum?” sorusu, gündeme geldi. Yaşamın anlamını sorgulama, mutlu olup
olmamayı sorgulama söz konusu oldu. Evet ülkeler zenginleşti, ısınma ve ulaşım gibi şartlar iyileşti, teknolojide
müthiş işler yaptık ama gelişmeler oranında olması gerektiği kadar mutlu değiliz. Şimdi ise nasıl daha mutlu
olabileceğini merak eden insanlara, pozitif psikoloji bilimsel anlamda bulgularıyla cevap olabiliyor.
biliyoruz ki birçok hastalığa tedavi bulundu, yaşam süresi uzadı, açlıkla büyük oranda mücadele edebiliyoruz.
Bu sefer yeni bir soru, “Niçin yaşıyorum?” sorusu, gündeme geldi. Yaşamın anlamını sorgulama, mutlu olup
olmamayı sorgulama söz konusu oldu. Evet ülkeler zenginleşti, ısınma ve ulaşım gibi şartlar iyileşti, teknolojide
müthiş işler yaptık ama gelişmeler oranında olması gerektiği kadar mutlu değiliz. Şimdi ise nasıl daha mutlu
olabileceğini merak eden insanlara, pozitif psikoloji bilimsel anlamda bulgularıyla cevap olabiliyor.
Bu noktada pozitif psikoloji bizim şimdi sahip olduğumuz problemleri çözebilir mi, bunlara bir cevap
olabilir mi?
olabilir mi?
Pozitif psikolojinin temel işlevlerden biri önleyicilik. Yani herhangi bir sorun çıkmadan önce bunun önüne geçiyor.
Koruyucu hekimlik gibi. İkinci olarak ise bazı pozitif psikoterapiler var. Örneğin: Seligman’ın kurucusu olduğu
pozitif psikoterapi, umut terapisi, affedicilik terapisi, yaşam kalitesi terapisi, iyi oluş terapisi gibi pozitif terapiler
var. Bunlar vasıtasıyla çözüm sağlanabiliyor. Zaten pozitif psikoloji insanın sıkıntılarını, olumsuz yönlerini yok
saymıyor; ruh sağlığı bozukluklarıyla ilgilenildiği kadar olumlu yönleriyle de ilgilenilmesi gerektiğini öne sürüyor.
Tamamen pembe gözlükle dünyaya bakmak söz konusu değil.
Koruyucu hekimlik gibi. İkinci olarak ise bazı pozitif psikoterapiler var. Örneğin: Seligman’ın kurucusu olduğu
pozitif psikoterapi, umut terapisi, affedicilik terapisi, yaşam kalitesi terapisi, iyi oluş terapisi gibi pozitif terapiler
var. Bunlar vasıtasıyla çözüm sağlanabiliyor. Zaten pozitif psikoloji insanın sıkıntılarını, olumsuz yönlerini yok
saymıyor; ruh sağlığı bozukluklarıyla ilgilenildiği kadar olumlu yönleriyle de ilgilenilmesi gerektiğini öne sürüyor.
Tamamen pembe gözlükle dünyaya bakmak söz konusu değil.
Pozitif psikolojinin kullandığı araştırma metotları nelerdir?
Psikoloji biliminin metotlarını kullanıyor; deneysel çalışmalar, istatistiksel analizler, nöropsikolojik araştırmalar
yapıyor. Bir doğru parçası düşünün, bunun bir tarafı iyi oluş, mutluluk, umut gibi iyi oluş konuları var. Diğer tarafı
hasta oluş, depresyon, anksiyete gibi konular var. Bu tarafı nasıl inceliyorsak iyi oluş tarafını da aynı yöntemlerle
inceliyoruz.
yapıyor. Bir doğru parçası düşünün, bunun bir tarafı iyi oluş, mutluluk, umut gibi iyi oluş konuları var. Diğer tarafı
hasta oluş, depresyon, anksiyete gibi konular var. Bu tarafı nasıl inceliyorsak iyi oluş tarafını da aynı yöntemlerle
inceliyoruz.
Pozitif psikoloji araştırmalarının ortaya koyduğu, sizi de etkileyen önemli bulgular nelerdir? Bizimle
paylaşabilir misiniz?
paylaşabilir misiniz?
Tabii birçok bulgu var. Mutlulukla ilgili yapılan bir araştırmadan bahsedebilirim. Mutluluğun önemli bir
belirleyicisinin genetik olduğunu biliyoruz. Genetik, mutluluğumuzu neredeyse %50 oranında belirliyor.
Bu önemli bir bulgu. Bunun yanında “hedonik adaptasyon” diye bir konu var. Bu kavram başlangıçta bizi mutlu
eden şeylerin bir süre sonra mutlu etmemesini ifade etmek için kullanılır. Mutluluğumuzu en çok azaltan şeylerden
biri bu durum. Çünkü her şeye alışıyoruz. Bir araba alırsınız ve bir süre iyi hissedersiniz, sonra ilk aldığınız zaman
kadar mutlu etmez, 1 yıl sonra unutuyorsunuz bile. Bu hedonik adaptasyon konusunun keşfedilmesi çok çok
önemli.
belirleyicisinin genetik olduğunu biliyoruz. Genetik, mutluluğumuzu neredeyse %50 oranında belirliyor.
Bu önemli bir bulgu. Bunun yanında “hedonik adaptasyon” diye bir konu var. Bu kavram başlangıçta bizi mutlu
eden şeylerin bir süre sonra mutlu etmemesini ifade etmek için kullanılır. Mutluluğumuzu en çok azaltan şeylerden
biri bu durum. Çünkü her şeye alışıyoruz. Bir araba alırsınız ve bir süre iyi hissedersiniz, sonra ilk aldığınız zaman
kadar mutlu etmez, 1 yıl sonra unutuyorsunuz bile. Bu hedonik adaptasyon konusunun keşfedilmesi çok çok
önemli.
Peki diğer % 50’lik kısım neye bağlı?
Mutluluğun öğrenilebilir olması da diğer önemli bulgulardan. Richard Davidson, önemli bir nöropsikolog,
diyor ki: “Mutluluk öğrenebilen bir beceridir.” Piyano çalmayı, yazı yazmayı öğrenmek gibi mutlu olmak da
öğrenilebilir. Bu çok iyi bir haber, genetiğin esiri olmadığımızı gösteriyor. % 40’ı ise iradi etkinlikler dediğimiz,
bizim geliştirebileceğimiz, öğrenebileceğimiz düşünce ve davranışlarımız belirliyor: öz saygı, egzersiz yapma,
affedicilik, yardımsever olmak gibi... % 10’luk kısım, cinsiyet, yaş, eğitim durumu, yaşadığımız yer, ekonomik
durumumuz gibi yaşam şartlarımız ya da değişmeyen özelliklerimiz tarafından belirlenir. Ayrıca genlerimiz
üzerinde de bizim duygu, düşünce ve yaşam şeklimizin etkisi var diyebiliriz. Stresli bir yaşam sürüyorsak,
kötümsersek, olumsuz düşüncelere sahipsek zararlı genlerimizi uyandırabiliriz. Örneğin, genlerimizin açma
kapama düğmelerinin olduğunu düşünelim. Mutlu, iyi bir yaşam sürersek zararlı genler kapalı kalabiliyor ya da
tam tersi zararlı genlerimizi uyandırıyoruz. Kronik stres DNA yapımızı bile bozuyor.
diyor ki: “Mutluluk öğrenebilen bir beceridir.” Piyano çalmayı, yazı yazmayı öğrenmek gibi mutlu olmak da
öğrenilebilir. Bu çok iyi bir haber, genetiğin esiri olmadığımızı gösteriyor. % 40’ı ise iradi etkinlikler dediğimiz,
bizim geliştirebileceğimiz, öğrenebileceğimiz düşünce ve davranışlarımız belirliyor: öz saygı, egzersiz yapma,
affedicilik, yardımsever olmak gibi... % 10’luk kısım, cinsiyet, yaş, eğitim durumu, yaşadığımız yer, ekonomik
durumumuz gibi yaşam şartlarımız ya da değişmeyen özelliklerimiz tarafından belirlenir. Ayrıca genlerimiz
üzerinde de bizim duygu, düşünce ve yaşam şeklimizin etkisi var diyebiliriz. Stresli bir yaşam sürüyorsak,
kötümsersek, olumsuz düşüncelere sahipsek zararlı genlerimizi uyandırabiliriz. Örneğin, genlerimizin açma
kapama düğmelerinin olduğunu düşünelim. Mutlu, iyi bir yaşam sürersek zararlı genler kapalı kalabiliyor ya da
tam tersi zararlı genlerimizi uyandırıyoruz. Kronik stres DNA yapımızı bile bozuyor.
Bu bizim için umut vadeden bir bulgu. Peki Hocam, bu ay temamız olan umut kavramını da sormak
istiyorum, pozitif psikolojide umut kavramının yeri ve önemi nedir? Umut nedir?
istiyorum, pozitif psikolojide umut kavramının yeri ve önemi nedir? Umut nedir?
“Umut nedir? diye baktığımızda, piyangodan bilet alıp çıkmasını beklemek gibi bir şey değil. Pasif bir bekleyiş
değildir. Psikolojide umut, insanların, sorunlarını çözebilmek ve arzu ettiklerine ulaşabilmek için bir yol aramaları,
bu yolu bulabileceklerine inanmaları ve bulduktan sonra da o yolda yürüyecek motivasyona sahip olmalarıdır.
Umut konusu üzerine psikoloji az çalışmış, daha çok umutsuzluk konusu üzerinde durmuş. Bilişsel terapinin
kurucusu Aaron Beck, umutsuzluk üzerinde durmuş ve depresyondaki insanların özelliklerinden biri olarak
umutsuz olmalarını vurgulamış. Felsefe alanında ise umut ile ilgili olumlu düşünenler de var olumsuz düşünenler
de var. Mesela Nietzsche olumsuz görür. “Umut çekilen acıyı uzatır.” diyor. Ama yine de çoğunluk olumlu
şekilde ifade ediyor. Umut insanın varoluşsal bir parçasıdır diye ele alıyorlar. İnsanlar da, umut ettiğinde
ulaşamazlarsa hayal kırıklığı yaşadıklarını ifade ediyor. Ben de şöyle düşünüyorum: Umutsuz olduğumuzda
aslında iki kez kaybediyoruz. Birincisi, başlangıçta kaybediyoruz, kapıyı kapatmış oluyoruz. İkincisi, süreçte
umutsuz olduğumuz için mutsuz oluyoruz. Umut ettiğimizde ise başarısız olursak en fazla hayal kırıklığı yaşarız,
en baştan kaybetmiş olmayız diye düşünüyorum. Jean Paul Sartre de “Umutsuzluk insanın kendine
hazırlayabileceği en büyük suikasttır.” diyor. Umutsuzluğu manevi bir intihar olarak görüyor. Çünkü umut,
çaresizin oksijenidir. Umut bittiği anda insanı motive edecek bir şey kalmaz. Umut kişiye anlam duygusu veriyor;
umutsuzluk ise çaresizliği çağrıştırıyor, aciz hissettiriyor, yaşama isteğinin ve ilginin kaybolmasına neden oluyor.
değildir. Psikolojide umut, insanların, sorunlarını çözebilmek ve arzu ettiklerine ulaşabilmek için bir yol aramaları,
bu yolu bulabileceklerine inanmaları ve bulduktan sonra da o yolda yürüyecek motivasyona sahip olmalarıdır.
Umut konusu üzerine psikoloji az çalışmış, daha çok umutsuzluk konusu üzerinde durmuş. Bilişsel terapinin
kurucusu Aaron Beck, umutsuzluk üzerinde durmuş ve depresyondaki insanların özelliklerinden biri olarak
umutsuz olmalarını vurgulamış. Felsefe alanında ise umut ile ilgili olumlu düşünenler de var olumsuz düşünenler
de var. Mesela Nietzsche olumsuz görür. “Umut çekilen acıyı uzatır.” diyor. Ama yine de çoğunluk olumlu
şekilde ifade ediyor. Umut insanın varoluşsal bir parçasıdır diye ele alıyorlar. İnsanlar da, umut ettiğinde
ulaşamazlarsa hayal kırıklığı yaşadıklarını ifade ediyor. Ben de şöyle düşünüyorum: Umutsuz olduğumuzda
aslında iki kez kaybediyoruz. Birincisi, başlangıçta kaybediyoruz, kapıyı kapatmış oluyoruz. İkincisi, süreçte
umutsuz olduğumuz için mutsuz oluyoruz. Umut ettiğimizde ise başarısız olursak en fazla hayal kırıklığı yaşarız,
en baştan kaybetmiş olmayız diye düşünüyorum. Jean Paul Sartre de “Umutsuzluk insanın kendine
hazırlayabileceği en büyük suikasttır.” diyor. Umutsuzluğu manevi bir intihar olarak görüyor. Çünkü umut,
çaresizin oksijenidir. Umut bittiği anda insanı motive edecek bir şey kalmaz. Umut kişiye anlam duygusu veriyor;
umutsuzluk ise çaresizliği çağrıştırıyor, aciz hissettiriyor, yaşama isteğinin ve ilginin kaybolmasına neden oluyor.
Nietzsche gibi Alexander Pope da olumsuz bakıyor ve “Hiçbir şey ümit etmeyen adama ne mutlu;
çünkü hiç hayal kırıklığına uğramaz” diyor.Bu noktada sizce Umut iyi bir şey mi kötü bir şey mi?
çünkü hiç hayal kırıklığına uğramaz” diyor.Bu noktada sizce Umut iyi bir şey mi kötü bir şey mi?
Mutlak iyi bir şey diye düşünüyorum, umutsuzluk yok oluştur. Ama burada Nietzsche’nin söylediği “Umut
çekilen acıyı uzatır.” demesi ise gerçekçi olmayan umutla ilgili olabilir. İşte bu kişiye acı verir. Kişinin
beklentileri gerçekçi değilse, hedefleri uygun ve ulaşılabilir değilse, ulaşmada kullandığı yöntem ve stratejisi
zayıfsa o umut gerçekçi olmayan umuttur. Kendimizi tanımakla ilgili aslında. Kendisini tanıyan kişi beklentilerini
de ona göre ayarlar, gereksiz umutlara kapılmaz. Aksi takdirde acıyı uzatır, kişiye kaygı ve gerginlik yaşatır.
çekilen acıyı uzatır.” demesi ise gerçekçi olmayan umutla ilgili olabilir. İşte bu kişiye acı verir. Kişinin
beklentileri gerçekçi değilse, hedefleri uygun ve ulaşılabilir değilse, ulaşmada kullandığı yöntem ve stratejisi
zayıfsa o umut gerçekçi olmayan umuttur. Kendimizi tanımakla ilgili aslında. Kendisini tanıyan kişi beklentilerini
de ona göre ayarlar, gereksiz umutlara kapılmaz. Aksi takdirde acıyı uzatır, kişiye kaygı ve gerginlik yaşatır.
Neden hepimiz umutlu değiliz, umutlu insanın özellikleri nelerdir?
Ben de yaptığım araştırmalarda umudun kaynaklarını tespit etmeye çalışıyorum. Mesela umutlu insanların
özgüvenleri yüksek, sıkıntıyla karşılaştıklarında “Ben bunu yapabilirim.” düşüncesi içinde oluyorlar. Sosyal destek
düzeyleri yüksek oluyor. Bizi gerçekten umursayan, destekleyen insanların olması umudu arttırıyor. Problem
çözme becerileri yüksek, geçmiş başarılar ve dini inançlar da mutluluk üzerinde etkili. Umutlu insanlar daha
inançlı kişiler. Gerek dinimizde gerek Hristiyanlıkta umutsuzluk yasaklanan bir şeydir. İnanan kişide yüce bir
yaratıcının olduğuna inanıyorsa her şeyde bir hikmet olacağını düşünecek ve o güvenden kaynaklı umutlu
olacaktır.
özgüvenleri yüksek, sıkıntıyla karşılaştıklarında “Ben bunu yapabilirim.” düşüncesi içinde oluyorlar. Sosyal destek
düzeyleri yüksek oluyor. Bizi gerçekten umursayan, destekleyen insanların olması umudu arttırıyor. Problem
çözme becerileri yüksek, geçmiş başarılar ve dini inançlar da mutluluk üzerinde etkili. Umutlu insanlar daha
inançlı kişiler. Gerek dinimizde gerek Hristiyanlıkta umutsuzluk yasaklanan bir şeydir. İnanan kişide yüce bir
yaratıcının olduğuna inanıyorsa her şeyde bir hikmet olacağını düşünecek ve o güvenden kaynaklı umutlu
olacaktır.
Peki umut öğrenilebilir midir, bulaşıcı mıdır? Bizde bu kaynaklar biraz eksikse bu noktada bir umut var
mıdır?
mıdır?
Çocukluğunuzda çevrenizde en azından bir tane umut düzeyi yüksek, ruh sağlığı yerinde yaşam sevinci dolu birisi
varsa bu sizi ileri yaşamınızda çok olumlu etkiler. Umutlu, karamsar ya da iyimser olmayı biraz da taklit yoluyla,
sosyal öğrenme yoluyla öğreniyoruz. Ayna nöronlarımız var. Bunların en önemli özelliği karşıdaki bireyin duygu
ve davranışlarını aynalamasıdır. Taklit etmemizi sağlar ve duyguları bulaşıcı hale getirir. Umutlu bir insanla ya da
üzgün birisiyle bir ortamda bulunduğumuzda biz de onun ruh haline bürünürüz. Umut da öğrenilebilir ve
arttırılabilir. Bu konuyla ilgili Rick Snyder’ın geliştirdiği umut terapisi var.
varsa bu sizi ileri yaşamınızda çok olumlu etkiler. Umutlu, karamsar ya da iyimser olmayı biraz da taklit yoluyla,
sosyal öğrenme yoluyla öğreniyoruz. Ayna nöronlarımız var. Bunların en önemli özelliği karşıdaki bireyin duygu
ve davranışlarını aynalamasıdır. Taklit etmemizi sağlar ve duyguları bulaşıcı hale getirir. Umutlu bir insanla ya da
üzgün birisiyle bir ortamda bulunduğumuzda biz de onun ruh haline bürünürüz. Umut da öğrenilebilir ve
arttırılabilir. Bu konuyla ilgili Rick Snyder’ın geliştirdiği umut terapisi var.
Çevremizin de önemi yine ortaya çıkıyor. Sona doğru yaklaşırken şunu da sormak istiyorum. Bu alanda
çalışmak size ne katıyor, sizin üzerinizdeki etkiler neler?
çalışmak size ne katıyor, sizin üzerinizdeki etkiler neler?
Pozitif psikoloji bana ne katıyor, gerçekten pozitif psikoloji konuları çalışmak mutluluğumu arttırıyor. Çünkü
kendimi daha iyi tanıyorum, pek çok şey öğreniyorum. Konular çok güzel, affedicilik, özsaygı, merhamet gibi
konularla kendimi daha iyi tanıyorum ve film izlerken, kitap okurken, biriyle konuşurken o gözlükle bakıyorum.
Çalışmalarımdan bir şeyler yakalıyorum dolayısıyla yaşamımda bir iyileşmeye neden oluyor. Bunun dışında böyle
güzel bir alanda kariyer yapmak ve buna ülkemizde öncülük yapıyor olmak da beni mutlu ediyor diyebilirim.
kendimi daha iyi tanıyorum, pek çok şey öğreniyorum. Konular çok güzel, affedicilik, özsaygı, merhamet gibi
konularla kendimi daha iyi tanıyorum ve film izlerken, kitap okurken, biriyle konuşurken o gözlükle bakıyorum.
Çalışmalarımdan bir şeyler yakalıyorum dolayısıyla yaşamımda bir iyileşmeye neden oluyor. Bunun dışında böyle
güzel bir alanda kariyer yapmak ve buna ülkemizde öncülük yapıyor olmak da beni mutlu ediyor diyebilirim.
Hocam çalışmalarınızdan yola çıkarak bize önerileriniz nelerdir? Bir de kitap tavsiyelerinizi paylaşır
mısınız?
mısınız?
Sinoplu Diyojen diye bir filozof diyor ki, “İnsanın ihtiyaçları son derece azdır. İstekleri ise sınırsızdır.” İşe
ihtiyaçlarımızı ve isteklerimizi ayırarak başlamamız gerektiğini düşünüyorum. Yani bir şey istediğimizde ya da
bir şeye üzüldüğümüzde şuna bakmalıyız. Bu ihtiyaç mı, olmazsa olmaz bir şey mi yoksa istek mi? Eğer istekse
çok fazla üzülmemize gerek yok. Eğer ihtiyaçsa bizi mutsuz eder. İhtiyaçlarımızın karşılanması olmazsa olmazdır.
Ama istekler ertelenebilir ya da karşılanmasa da olabilir. Benim gerçekten bu konulara çalışırken çok etkilendiğim,
çarpıcı bulduğum, Charles Baudelaire adlı bir şaire ait bir söz daha var. Bununla ilgili tayfundoğan.net’te bir yazı
yazmıştım. Baudelaire diyor ki, “Her nerede değilsem orada mutlu olacakmışım gibi geliyor.” Herkes içinde
yaşadığı durumdan şikayetçi ve başka bir durumda mutlu olacağını düşünüyor. Ancak mutluluk bizimle giden,
içimizde olan bir karakter hali. Böyle düşünen insanlar yer değişse de iş değişse de mutsuz oluyorlar. Ama tam
tersi, içsel olarak mutlu olanlar hapishaneye de girse mutlu oluyor, iş değişse de mutlu oluyor. Mevcut durumla
mutlu olmayı anlatıyor daha iyisi için çabalarım ama şu an mutsuz olmamalıyım. Kitap önerisi olarak ise Sonja
Lyubomirsky’nin yazdığı “Nasıl Mutlu olunur?” gerçekten iyi bir kitap, Daniel Goleman’ın “Sosyal Zeka” ve
“Duygusal Zeka” adlı kitapları baş ucu kitabım. Baskısı yok ama bulabilirseniz Matthieu Ricard’ın “Mutluluğa
Övgü” kitabı da iyidir. Bunları okumanızı tavsiye ederim.
Hocam çok teşekkür ederim. Yaşamın en önemli kaynaklarına dair çok verimli bir röportaj oldu.
ihtiyaçlarımızı ve isteklerimizi ayırarak başlamamız gerektiğini düşünüyorum. Yani bir şey istediğimizde ya da
bir şeye üzüldüğümüzde şuna bakmalıyız. Bu ihtiyaç mı, olmazsa olmaz bir şey mi yoksa istek mi? Eğer istekse
çok fazla üzülmemize gerek yok. Eğer ihtiyaçsa bizi mutsuz eder. İhtiyaçlarımızın karşılanması olmazsa olmazdır.
Ama istekler ertelenebilir ya da karşılanmasa da olabilir. Benim gerçekten bu konulara çalışırken çok etkilendiğim,
çarpıcı bulduğum, Charles Baudelaire adlı bir şaire ait bir söz daha var. Bununla ilgili tayfundoğan.net’te bir yazı
yazmıştım. Baudelaire diyor ki, “Her nerede değilsem orada mutlu olacakmışım gibi geliyor.” Herkes içinde
yaşadığı durumdan şikayetçi ve başka bir durumda mutlu olacağını düşünüyor. Ancak mutluluk bizimle giden,
içimizde olan bir karakter hali. Böyle düşünen insanlar yer değişse de iş değişse de mutsuz oluyorlar. Ama tam
tersi, içsel olarak mutlu olanlar hapishaneye de girse mutlu oluyor, iş değişse de mutlu oluyor. Mevcut durumla
mutlu olmayı anlatıyor daha iyisi için çabalarım ama şu an mutsuz olmamalıyım. Kitap önerisi olarak ise Sonja
Lyubomirsky’nin yazdığı “Nasıl Mutlu olunur?” gerçekten iyi bir kitap, Daniel Goleman’ın “Sosyal Zeka” ve
“Duygusal Zeka” adlı kitapları baş ucu kitabım. Baskısı yok ama bulabilirseniz Matthieu Ricard’ın “Mutluluğa
Övgü” kitabı da iyidir. Bunları okumanızı tavsiye ederim.
Hocam çok teşekkür ederim. Yaşamın en önemli kaynaklarına dair çok verimli bir röportaj oldu.
Doç.Dr.Tayfun Doğan
Psk.Zeynep Bozbek Türkyılmaz
Bir anonim söz derki: ''Umudu olmayanın hüznü de olmaz.'' Bu röportaj çok faydalı oldu. Umut, inşa edebilme, öğrenebilme temennisiyle...
YanıtlaSil