Asırlar önce Prometheus, Zeus’a hileli adak sundu; biri öküz işkembesi ile kaplı et yemeği, diğeri lezzetli yağlarla kaplanmış kemikler olan tabaklardı. Zeus bu hileyi anlamış olmasına rağmen kemikleri tercih etti ve o günden sonra insanlar adak kurbanlarının etlerini yiyip kemiklerini yakarak tanrılara sundu. Fakat Zeus, Promethus’un bu hilesine karşı uzun zamana yayılan ve acı veren bir intikam planı yaptı. Hephaistos verilen emirle kilden canlı bir yaratık şekillendirdi -Bu mit Havva’nın yaratılışına en çok yaklaşan Yunan mitidir-. Bu yaratık ilk olarak bir kadındı, ona “tüm-hediye” anlamına gelen “Pandora” ismini verdiler. Olympos tanrıları Pandora’ya teker teker hediyelerini sundular. Bilinenin aksine Pandora bir kutuya sahip değildi, tüm bu hediyeler şu an Girit’te bulunan büyük küpün içinde saklıydı. Zeus’un intikam alacağını bilen Promethus, kardeşi Epimetheus’a (Aklı Sonradan Gelen) gelebilecek hediyeler hakkında uyarıda bulundu, fakat keskin zekalı Hermes, Epimetheus’a Pandora’yı hediye etmeyi başardı. Pandora meraklı bir kadındı ve bir gün küpün ağzını açtı, bundan sonrası için iki farklı mit bulunuyor. Babrios’a göre tanrılar Pandora’ya iyi şeyler hediye etmişti ve Pandora küpün ağzını açtığında bizi teselli etmek için kalan “umut” dışında, tüm bu iyilikler insanlığın elinden kaçmıştı. Farklı bir bakış açısına sahip olan Hesidos’a göre küpte kötü şeyler vardı ve küp açıldığında tüm dünyaya yayılmışlardı; yalnızca “umut” küpte kalmıştı ve bu nedenle dünya umuttan mahrumdu. Yani elimizde iki ihtimal var: Ya hiç umuda sahip olamadık ya da sahip olduğumuz tek şey umuttu. İki ihtimali sizlerle değerlendirmek istiyorum. Eğer umuda hiç sahip olamadıysak şu an içinde bulunduğumuz zamanlarda kendimizi çaresiz ve kapana kısılmış gibi hissediyor olmamız bununla ilgili olabilir mi? Zor zamanlar geçirdiğimizde üzerimize yığılan bu negatif enerji ve bulanık hissiyat Pandora’nın bizden çaldığı umudun yokluğundan kaynaklanıyor olabilir mi? Hepimizin çıkmazda hissettiği, çözüm bulamadığı, çözüm bulunabilecekken bile yalnızca o karmaşanın içinde kaybolmak istediği zamanları oluyor. İnsanoğlu olarak bizler tamamen pozitif taraflara odaklanıp kendimizi şarj edemiyoruz, bana kalırsa bu mümkün bile değil. Yalnızca Pandora umudumuzu çaldığı için değil, hayatımız o kadar da kusursuz olmadığı ve bizler toz pembe gözlüklerle gezmediğimiz için. Peki ya Pandora tüm iyilikleri kaybederken sadece umuda sahip çıkabildiyse? O zaman gülümseyen bir bebeği gördüğümüzde kafamızda uçuşan tüm o olumsuz anların kayboluşu için bir nedenimiz var demektir. Her şey aksilikler yelkenlisinde limanımıza vursa bile güzel bir gökkuşağı, tatlı bir meltem, hoş bir çiçek ruhumuzu sakinleştirebiliyorsa Pandora’nın umudumuzu tamamen elinden kaçırmadığını savunabiliriz. Peki ya Pandora aslında bizsek? Belki de içinde bulunduğumuz durumlara göre umudumuzu elimizden kaçırmak ya da ona sımsıkı tutunmak bizim öz irademize bağlı bir karardır. Neticede Pandora bir insandı, bizden biriydi. Yalnızca ona verilmiş hediyelere ve durdurulamaz meraka sahipti, bunun için onu suçlayamaz ve kötülüklerin dünyayı çoktan ele geçirdiğini iddia edemeyiz. Pandora’nın torunları olarak bizler sıklıkla umudumuzun sınandığı anlara tabi oluyoruz, bazen işler yolunda gitmezken yüzümüzü göğe çevirmek kolay oluyor. Her iki senaryo için de kendimize çok yüklenmemek ve her şeyin akışa dahil olduğunu fark etmek gerekiyor. Hayatın sizlere ne sunduğunu, geçtiğiniz yolları, verdiğiniz sınavları bilmiyorum fakat sevgili okurlar; hâlâ burada olduğunuza göre, hepsinin üstesinden gelmişsiniz! Hepimiz doğarken bizlere verilen yetkinlikleri taşıdığımız küplerle doğuyoruz, o küpleri göremediğiniz veya deviremediğiniz için sizlerle olmadıklarını düşünmeyin, tam olarak göğsünüzde atan yüreğinizde ağzı açık şekilde duruyor o küp. Tüm o yetkinlikler ve duygular yüreğinizden zihninize, zihninizden de hayatınıza yayılıyor. Pandora’ya yüklenmek yerine kendi küplerimizi sarıp sarmalar ve onlarla yaşamayı öğrenirsek her şeyin daha güzel olduğu bir hayat bizi bekliyor, bunu yapabilecek güç o küpte. İster umudunuzu yitirin, ister altın bir madalyon gibi umudunuzu taşıyın; her çıkmaz yol bir şekilde ana rotaya bağlanıyor. Yeni bir yıla girdik, yeni umutlar ve yolculuklar bizleri bekliyor. Bu senenin sizler için daha güzel ve hatırlanmaya değer anlarla dolu olmasını diliyorum. Eğer Pandora bir yerlerden bizleri görüyorsa “Daima meraklı olun, korkmayın ve deneyin; umut bir şekilde sizinle olacaktır” diyor olabilir, ona kulak vermeyi unutmayın. Zeus’a yanıldığını göstermek bizim elimizde, Ernest Hemingway’in de dediği gibi: “İnsanoğlu yenilmek için yaratılmadı. Ademoğlu mahvolur ama yenilmez.” Mutlu yıllar! İşte size okuma sonrası için şarkı tavsiyesi: Talk to Me - Cavetown.
Elif Nisa Baş
Yorumlar
Yorum Gönder