Ana içeriğe atla

Pandemi Döneminde Umut ve İyi Oluş

Geride bıraktığımız yıl dünyaca çok büyük bir felaket ile yüzleştik hala da yüzleşiyoruz. Belki de veba salgınından sonra dünya tarihindeki en büyük salgınla karşı karşıya kaldık. Hiç öğrenmediğimiz kadar tıbbi terim öğrendik. Koca bir yılı evimizde büyük bir endişe ve korku içinde geçirdik. Hatta bu olanlar o kadar olağanüstü geldi ki bize, ilk zamanlar virüsün yaygınlığına, verdiği zarara inanamadık. Kendimizi büyük bir bilim kurgu filmi setinde sandık. Ciddiye almadık, her türlü şakasını yaptık, alaya aldık yaşanan bu felaketi. Fakat kendi başımıza gelmeyeceğini sandığımız bu felaket, en sonunda bizi de sevdiklerimizi de vurdu. Pandemiyle tanıştığımız bu ilk zamanlarda; gün gün, ay ay takip ettik haberlerden hastalanan ve ölen kişi sayılarını. Kâh başka ülkelerle kendimizi karşılaştırdık kâh doktor kesilip birbirimize tavsiyeler verdik ama her ne olursa olsun hangi meslekten, yaştan ve cinsiyetten olursak olalım; yıprandık.  

Deneyimlediğimiz bu pandemi dönemi hepimizde hem ruhsal olarak hem de fiziksel olarak derin yorgunluklar ve yara izleri bıraktı. Tıpkı bir tarafı kapı altında kalmış ve her kapı açıldığında biraz daha yıpranan bir paspas gibi her karantina kuralında biraz daha yıprandık, biraz daha tükendik. Şimdi geriye dönüp baktığımızda atalarımızın da deyimiyle ölüp ölüp yeniden dirilerek bitirdik 2020 yılını. Belki çok mutlu geçirmedik geçtiğimiz yılı ama bir şekilde geçirdik. Ve bu zorlu yılı atlatıp yeni yılı karşılarken içimizdeki güzel dilekler ve yeni yıl heyecanı hiç bitmedi. Yeni yıla, yeni başlangıçlara dair umutlar beslemekten geri durmadık. Peki hiç düşündük mü sadece beden değil ruh sağlığımıza da bu kadar büyük zarar veren bu dönemi nasıl atlattık ve de atlatıyoruz?

 

Aslında her ne kadar hepimizin zihninde kara bulutlarla gezinse de hep bu günlerin biteceğine dair bir inancımız, umudumuz vardı. Çünkü insanız biz, en büyük özelliğimiz umut etmek.  İnsan yaratılış olarak umut etmeye programlı bir varlık. Her ne kadar şartlar kötü olursa olsun, güzel şeylerin olma ihtimali ne kadar az olursa olsun istemsizce umut ederiz. Hep en kötü olayların bile hak edilen güzel bir sonu olduğuna inanırız ve bu inançla tüm o zorlu süreci atlatma gücünü kendimizde bulabiliriz. 

 

Yürüdüğümüz bu hayat yolunda elbette yolumuz hep iyi ve güzel şeylerle dolu olmayacak. Belki de hayatımızı yaşanmaya değer kılan şey, bu yolculukta karşımıza çıkan her türlü zorluğa karşın gösterdiğimiz direncimiz, umudumuzdur. Tıpkı yeni bisiklet sürmeyi öğrenen bir çocuğun her düştüğünde arkadaşlarıyla bisiklet süreceği hayaliyle yeniden ayağa kalkıp çabalaması gibi biz de umutlarımız sayesinde ruh sağlığımızı koruyup, kendimizde yeniden ayağa kalkma, yeniden savaşma, mücadele etme gücünü buluyoruz.  Bunun en büyük örneğini hep birlikte yaşadık geçtiğimiz yıl. Öyle zamanlar geldi ki ekmeğimizi bile kendimiz yaptık. Tıpkı ilk çağlara dönmüş gibiydik ya da öyle hissettik. Eskiden kolaylıkla ulaşabildiğimiz çoğu şey artık ulaşılamaz olmuştu. Bir tek umut bedavaydı ve herkese yetecek kadar vardı. Dünyanın sonsuz bütün ümitleri bizimdi. Biz de aldık onları kucağımıza, getirdik karantinamızın tam ortasına yerleştirdik. Kimimiz çokça aldı, kimimiz azıcık, kimimiz ise hiç almadı. Halbuki kim ne kadar alırsa alsın umut hiç bitmedi. Öyle ki her ne kadar sürekli negatif düşünceler içinde de olsak, hep olumsuz esprilerde yapsak, öldük bittik desek de hep o elimizdeki umutları kullandık aslında hiç fark etmeden. Nasıl mı?  Mesela kimse sevmeyi bırakmadı hatta bazılarımız o kadar çok sevdi ki ailesini kurdu her şeye rağmen. Kimimiz maskeleri ardında hiç tanımadığı insanlara yardım etti; hem umut etti hem de umut dağıttı böylelikle.  Ve yine umutla hep bu günlerin geçeceğini söyledik bize aksini söyleyenlere inat. Ya inancımız, umutlarımız olmasaydı her şeyin biteceğine dair? Yaşayabilir miydik, atlatabilir miydik bu zorlu pandemi dönemini?

 

Evlerimize kucak kucak getirdiğimiz o umutlarımız ayakta tuttu bizi. Umutlarımızın sayesinde ruh sağlığımızı koruyup bu günlere geldik ve yine umutlarımızla yarınlara taşınacağız. Unutmayalım ki insanoğlu olarak umut ettiğimiz sürece var, umut ettiğimiz sürece iyiyiz.

Psikolog Macide Kahraman

Fotoğraf: Elif Büşra Bozali


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HAYAT GÜZELDİR FİLM ANALİZİ

                 Filmimiz, baş kahramanı cüretkâr, konuşkan, umursamaz bir adam olan Guido’nun amcasının yanında garson olarak çalışmaya başlaması ve Dora isminde bir öğretmene âşık olup evlenmesiyle başlıyor ve ailesiyle birlikte 2. Dünya savaşı sırasında Yahudilerin toplandığı bir esir kampına düşmesiyle devam ediyor. Bu esir kampında Guido küçük oğlunu yaşatabilmek için ona bunun bir oyun olduğunu hiç kimseye görünmeden saklanabilen ve hayatta kalanın en sonunda kocaman gerçek bir tanka sahip olacağını söyler çünkü oğlunun en sevdiği oyuncak tanktır. Böylelikle Guido oğlunun bu yıkıcı durumdan etkilenmemesini ve durumu bir oyunmuş gibi algılamasını sağlamış oldu İnsanın hayata tutunması için her zaman bir motivasyona ihtiyaç duyduğu gerçeği aslında filmde baş karakterimiz Guido’nun ailesi için kampta hayatta kalma mücadelesi vermesi, ailesinin bütünlüğünü korumaya çalışması, çocuğunun sağ kalması için çabalaması aslında belki de fizik...

Taklit Hastalıktan Dayatılan Hastalığa Munchausen Sendromunun Analizi

İnsanı bedensel, ruhsal ve sosyal bileşenlerin bir bütünü olarak düşündüğümüzde, bu bütünlüğün korunması ve sürdürülmesi sağlıklı olmayı temsil etmektedir. Bu iyilik halinin ortadan kalkması ise hastalığı ifade eder. İnsanların hastalık davranışları, hastalığın akut veya kronik olmasından, hasta kişinin sosyo-ekonomik ve kişisel özelliklerinden etkilenebilmektedir. Sayılan bu özellikler aynı zamanda hastalığa karşı gösterilen psikolojik tepkilerin de belirleyicisi olabilmektedir. Hastalık yüzünden çekilen acı ve bu acının kişinin hayatında yarattığı etki, o kişinin psikolojik sağlamlığının düzeyine göre daha hafif veya daha şiddetli hale gelebilir. Psikolojik sağlamlık, kişinin yaşadığı zor durumlar karşısında ruh sağlığını koruyabilme kapasitesi ve bu durumlara “uyum sağlama yeteneği” (Öz ve Bahardır Yılmaz, 2009, s.83) olarak açıklanmaktadır. Psikolojik sağlamlığı etkileyen en önemli faktörlerden biri ise sosyal destektir. Kronik hastalığı olan kişilerle yapılan bir çalışmada, algı...

OSB ve Taklit Becerisi

            Taklit, erken çocuklukla birlikte gelişen sosyal bir etkileşim becerisidir. Bu beceri, çocukların hem sosyal hayatında hem de yeni bilgi ve beceri kazanmalarında önemli rol oynamaktadır (Ingersoll, 2008b; Ingersoll ve Lalonde, 2010). Ayrıca, taklidin iletişimsel yönü ele alınırsa; ebeveyn- bebek arasındaki ilk etkileşim aracı olduğunu da söyleyebiliriz (Turan ve Ökçün-Akçamuş, 2013). Örneğin, bebekler karşılıklı gülümseyerek ya da çeşitli jest ve mimikler yaparak ebeveynlerinin çeşitli ses ve hareketlerini taklit ederler ve böylelikle aslında onlarla iletişime geçmiş olurlar.          Taklidin diğer bir işlevi olan öğrenmek ise, çocuklara fiziksel ve sosyal çevrelerini keşfetme şansı tanıdığı gibi bu çevrelerden çeşitli deneyimler öğrenmesini de sağlar. Bu öğrenme sadece sosyal değil aynı zamanda bilişseldir de çünkü taklit becerisinin denem- yanılma ya da problem çözme gibi ö...