Deneyimlediğimiz bu pandemi dönemi hepimizde hem ruhsal olarak hem de fiziksel olarak derin yorgunluklar ve yara izleri bıraktı. Tıpkı bir tarafı kapı altında kalmış ve her kapı açıldığında biraz daha yıpranan bir paspas gibi her karantina kuralında biraz daha yıprandık, biraz daha tükendik. Şimdi geriye dönüp baktığımızda atalarımızın da deyimiyle ölüp ölüp yeniden dirilerek bitirdik 2020 yılını. Belki çok mutlu geçirmedik geçtiğimiz yılı ama bir şekilde geçirdik. Ve bu zorlu yılı atlatıp yeni yılı karşılarken içimizdeki güzel dilekler ve yeni yıl heyecanı hiç bitmedi. Yeni yıla, yeni başlangıçlara dair umutlar beslemekten geri durmadık. Peki hiç düşündük mü sadece beden değil ruh sağlığımıza da bu kadar büyük zarar veren bu dönemi nasıl atlattık ve de atlatıyoruz?
Aslında her ne kadar hepimizin zihninde kara bulutlarla gezinse de hep bu günlerin biteceğine dair bir inancımız, umudumuz vardı. Çünkü insanız biz, en büyük özelliğimiz umut etmek. İnsan yaratılış olarak umut etmeye programlı bir varlık. Her ne kadar şartlar kötü olursa olsun, güzel şeylerin olma ihtimali ne kadar az olursa olsun istemsizce umut ederiz. Hep en kötü olayların bile hak edilen güzel bir sonu olduğuna inanırız ve bu inançla tüm o zorlu süreci atlatma gücünü kendimizde bulabiliriz.
Yürüdüğümüz bu hayat yolunda elbette yolumuz hep iyi ve güzel şeylerle dolu olmayacak. Belki de hayatımızı yaşanmaya değer kılan şey, bu yolculukta karşımıza çıkan her türlü zorluğa karşın gösterdiğimiz direncimiz, umudumuzdur. Tıpkı yeni bisiklet sürmeyi öğrenen bir çocuğun her düştüğünde arkadaşlarıyla bisiklet süreceği hayaliyle yeniden ayağa kalkıp çabalaması gibi biz de umutlarımız sayesinde ruh sağlığımızı koruyup, kendimizde yeniden ayağa kalkma, yeniden savaşma, mücadele etme gücünü buluyoruz. Bunun en büyük örneğini hep birlikte yaşadık geçtiğimiz yıl. Öyle zamanlar geldi ki ekmeğimizi bile kendimiz yaptık. Tıpkı ilk çağlara dönmüş gibiydik ya da öyle hissettik. Eskiden kolaylıkla ulaşabildiğimiz çoğu şey artık ulaşılamaz olmuştu. Bir tek umut bedavaydı ve herkese yetecek kadar vardı. Dünyanın sonsuz bütün ümitleri bizimdi. Biz de aldık onları kucağımıza, getirdik karantinamızın tam ortasına yerleştirdik. Kimimiz çokça aldı, kimimiz azıcık, kimimiz ise hiç almadı. Halbuki kim ne kadar alırsa alsın umut hiç bitmedi. Öyle ki her ne kadar sürekli negatif düşünceler içinde de olsak, hep olumsuz esprilerde yapsak, öldük bittik desek de hep o elimizdeki umutları kullandık aslında hiç fark etmeden. Nasıl mı? Mesela kimse sevmeyi bırakmadı hatta bazılarımız o kadar çok sevdi ki ailesini kurdu her şeye rağmen. Kimimiz maskeleri ardında hiç tanımadığı insanlara yardım etti; hem umut etti hem de umut dağıttı böylelikle. Ve yine umutla hep bu günlerin geçeceğini söyledik bize aksini söyleyenlere inat. Ya inancımız, umutlarımız olmasaydı her şeyin biteceğine dair? Yaşayabilir miydik, atlatabilir miydik bu zorlu pandemi dönemini?
Evlerimize kucak kucak getirdiğimiz o umutlarımız ayakta tuttu bizi. Umutlarımızın sayesinde ruh sağlığımızı koruyup bu günlere geldik ve yine umutlarımızla yarınlara taşınacağız. Unutmayalım ki insanoğlu olarak umut ettiğimiz sürece var, umut ettiğimiz sürece iyiyiz.
Yorumlar
Yorum Gönder