Ana içeriğe atla

Fobilerin Nörobiyolojisi

Klinik adıyla özgül fobiler, günlük yaşantımızda başımıza gelebilme ihtimali yüksek olan veya olmayan durumlara, objelere ve aktivitelere karşı duyulan aşırı korku ve bu korkuya tepki gösterme (donma-savaşma-kaçma) durumlarını ortaya çıkarır. DSM-V’te kaygı bozuklukları başlığı altında toplanan özgül fobiler, belirli bir nesne veya durumla ilgili kayda değer düzeyde korku ve kaygı yaşanması durumlarıdır (Demirci ve ark., 2015, s. 125). Her bireyde farklı fobiler ve farklı tepkiler gözlemlense de, fobilerin beyin bölgelerinde nasıl ortaya çıktığı ve nasıl oluştuğuyla ilgili yapılan araştırmalar ve gözlemler bu yazının ana konusu olacaktır.

Beyinde korku duygusu ile ilgili sorumlu olan bölge amigdaladır. Medial temporal lobda yer alan amigdala, on üç adet nukleus içerir. Özellikle bazal amigdala, lateral amigdala ve santral nukleusu korku ile ilgili olaylarda yer almaktadır (Erdoğan, 2007, s.4). Bireyin korku koşullanmasında bellek oluşumundan sorumlu olan bölgenin lateral amigdala olduğu gözlemlenmekle birlikte bellek oluşumunda pay sahibi olan mekanizma LTP’dir (uzun süreli potensiyel artış). Bireyde korku yaratan uyarıcılar (stimulus) amigdalaya geldikten sonra hipotalamusa ve beyin sapına uzanıp, yanıtların (tepkilerin) çıkmasına sebep olur. Yanıtların çıkması, gerçekten tehlikeli bir durum karşısında bireyin hayatını kurtarabilir. Amigdalanın beyin sapı ve duyusal talamustan doğrudan uyarılar alması tehlike yaratan durumlara hızlı bir şekilde yanıt verebilmesini sağlamaktadır (Erdoğan, 2007, s.5). Tehlikeli olmayan durumlara aşırı korkma tepkisinin gösterilmesinin nedeni ise kortikal süreçlerdeki bir bozukluktan kaynaklı olabilir.

Küçük kimyasal maddeler olarak da adlandırabileceğimiz nörotransmitterler, sinir hücrelerindeki bilgi akışını sağlar. Fobilerle ilgili olarak da, önemli olan birkaç nörotransmitterden bahsetmek mümkündür: noradrenalin, serotonin, GABA, vs. Lokus seruleus bölgesinde zengince bulunan noradrenalinin, hayvanlarda yapılan deneylerde yeni ve beklenmedik bir uyarı geldiğinde aktif olduğunu ve sakinlik durumunda da aktifliğini azalttığı gözlemlenmiştir; bölgenin uyarımı anksiyeteye neden olmaktadır. Raphe nukleus bölgesinde yer alan serotonin ise artışı sonucunda korku ve kaçma davranışını tetikler. GABA’dan da bahsedilecek olunursa, beynin en yaygın nörotransmitteri olmakla birlikte GABA A ve GABA B reseptörleri de anksiyete oluşumunda rol alır. Korkulara ve anksiyetelere neden olan transmitterler bu kadarla sınırlı kalmamakla birlikte, önemli sayılanların birkaçından bu şekilde bahsedilebilir.

Fobilerin oluşma sürecinde her zaman travmatik bir neden aranması gerekmez. Bazı fobiler travmatik bir olay sonucu oluşabildiği gibi (deneyimlenmiş fobiler), travmatik bir olaya ihtiyaç duymadan (deneyimlenmemiş fobiler) da oluşabilirler. Travmatik bir olay olmadan oluşan fobilerde genetik, ailesel, çevresel veya gelişimsel faktörler önemli bir rol oynar (Garcia, 2017, s.462). Deneyimlenmemiş fobiler, oluşan durumlar karşısında duyarlılaşma sonucu da ortaya çıkabilir. Örnek vermek gerekirse, fobiler, beynin amigdala merkezinde düzenlendiği için çocuklarda karanlık, beynin amigdala merkezini aktif edebilir ve bunun sonucunda nyctophobia (karanlık fobisi) geliştiren bir çocuğu, korku eşiğindeki patolojik değişiklikler sonucu bu fobiye karşı daha da duyarlılaştırabilir. Bu fobi türünün bir diğer nedeni de “alışamama durumu” olabilir. Yani, karanlığa defalarca maruz kalmış bir birey, bu durumdan zarar gelmeyeceğini anladığında amigdaladaki aktivasyon azalır ve fobi zamanla yok olabilir, başka bir deyişle amigdala duruma alışır. Alışamama durumundan kastedilen şey, amigdaladaki bir eksiklik bu alışma durumunu engeller ve bireyin fobisinde devamlılık gelişir. Deneyimlenmiş fobilerde ise travmatik bir olay söz konusudur. Birey bu travmatik olayı yaşadığı zaman, duruma/objeye/olaya karşı fobi geliştirebilir. Buna öğrenme de denilebilir, klasik koşullanma bu öğrenmeye örnek olarak gösterilebilir. Klasik koşullanmada bir olay sonucu öğrenme ve bağdaştırma ortaya çıkar. Travmatik veya bireye korku veren bir olay sırasında, olayla çok da ilgisi olmayan (nötr stimuli) ve bireyin normalde korkmadığı bir uyarıcı (stimuli) olayla ilişkilendirildiğinde, amigdala artık nötr uyarıcıya da aynı aktivasyonu gösterdiği ve korku verici durumlarla ilgili stimulileri hatırladığı için birey, fobi geliştirebilir.
                                                                                                             


KAYNAKÇA

Erdoğan, S. (2007). Panik Bozukluğun Nörobiyolojisi. Klinik Psikiyatri, 10(4), 3-13.

Garcia, R. (2017). Neurobiology of fear and specific phobias. Learning & Memory, 24(9), 462-471.




                                                                                                                              Elif Nur GÜRCAN

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HAYAT GÜZELDİR FİLM ANALİZİ

                 Filmimiz, baş kahramanı cüretkâr, konuşkan, umursamaz bir adam olan Guido’nun amcasının yanında garson olarak çalışmaya başlaması ve Dora isminde bir öğretmene âşık olup evlenmesiyle başlıyor ve ailesiyle birlikte 2. Dünya savaşı sırasında Yahudilerin toplandığı bir esir kampına düşmesiyle devam ediyor. Bu esir kampında Guido küçük oğlunu yaşatabilmek için ona bunun bir oyun olduğunu hiç kimseye görünmeden saklanabilen ve hayatta kalanın en sonunda kocaman gerçek bir tanka sahip olacağını söyler çünkü oğlunun en sevdiği oyuncak tanktır. Böylelikle Guido oğlunun bu yıkıcı durumdan etkilenmemesini ve durumu bir oyunmuş gibi algılamasını sağlamış oldu İnsanın hayata tutunması için her zaman bir motivasyona ihtiyaç duyduğu gerçeği aslında filmde baş karakterimiz Guido’nun ailesi için kampta hayatta kalma mücadelesi vermesi, ailesinin bütünlüğünü korumaya çalışması, çocuğunun sağ kalması için çabalaması aslında belki de fizik...

Taklit Hastalıktan Dayatılan Hastalığa Munchausen Sendromunun Analizi

İnsanı bedensel, ruhsal ve sosyal bileşenlerin bir bütünü olarak düşündüğümüzde, bu bütünlüğün korunması ve sürdürülmesi sağlıklı olmayı temsil etmektedir. Bu iyilik halinin ortadan kalkması ise hastalığı ifade eder. İnsanların hastalık davranışları, hastalığın akut veya kronik olmasından, hasta kişinin sosyo-ekonomik ve kişisel özelliklerinden etkilenebilmektedir. Sayılan bu özellikler aynı zamanda hastalığa karşı gösterilen psikolojik tepkilerin de belirleyicisi olabilmektedir. Hastalık yüzünden çekilen acı ve bu acının kişinin hayatında yarattığı etki, o kişinin psikolojik sağlamlığının düzeyine göre daha hafif veya daha şiddetli hale gelebilir. Psikolojik sağlamlık, kişinin yaşadığı zor durumlar karşısında ruh sağlığını koruyabilme kapasitesi ve bu durumlara “uyum sağlama yeteneği” (Öz ve Bahardır Yılmaz, 2009, s.83) olarak açıklanmaktadır. Psikolojik sağlamlığı etkileyen en önemli faktörlerden biri ise sosyal destektir. Kronik hastalığı olan kişilerle yapılan bir çalışmada, algı...

OSB ve Taklit Becerisi

            Taklit, erken çocuklukla birlikte gelişen sosyal bir etkileşim becerisidir. Bu beceri, çocukların hem sosyal hayatında hem de yeni bilgi ve beceri kazanmalarında önemli rol oynamaktadır (Ingersoll, 2008b; Ingersoll ve Lalonde, 2010). Ayrıca, taklidin iletişimsel yönü ele alınırsa; ebeveyn- bebek arasındaki ilk etkileşim aracı olduğunu da söyleyebiliriz (Turan ve Ökçün-Akçamuş, 2013). Örneğin, bebekler karşılıklı gülümseyerek ya da çeşitli jest ve mimikler yaparak ebeveynlerinin çeşitli ses ve hareketlerini taklit ederler ve böylelikle aslında onlarla iletişime geçmiş olurlar.          Taklidin diğer bir işlevi olan öğrenmek ise, çocuklara fiziksel ve sosyal çevrelerini keşfetme şansı tanıdığı gibi bu çevrelerden çeşitli deneyimler öğrenmesini de sağlar. Bu öğrenme sadece sosyal değil aynı zamanda bilişseldir de çünkü taklit becerisinin denem- yanılma ya da problem çözme gibi ö...